Sempozyum Programı ve Bildiri Özetleri
Symposium Program and Abstracts
Sivas-2021
1236 yılında Şiraz’da tabip bir ailede dünyaya gelen Şîrâzî bilim ve düşüncenin önde gelen tüm alanlarında eser vermiş ve etkile- ri çağları aşmış bir âlimdir. Aynı zamanda bir sufî olan babası ve yakın çevresi sayesinde küçük yaşlardan itibaren tasavvuf terbiye- si almış ve geleneksel İslâmî ilimler öğrenimini de tamamlamıştır. İlhanlılar ve Anadolu Selçukluları dönemlerinde eser veren Şîrâzî, Osmanlı dönemi başta olmak üzere bilim ve düşünce geleneğimize çok yönlü katkıda bulunmuştur. Şiraz’da başlayan serüvenini peşi- ne düştüğü el-Kânûn fi’t-tıbb ve şerhleri doğrudan etkilemiştir. Bu esere iyi bir şerh yazma amacıyla İslâm coğrafyasının önde gelen ilim merkezlerine yaptığı yolculuklar onu dönemin en etkin şahsi-yetleriyle buluşturmuştur. Merağa’da Necmeddin Kâtîbî ve Nasi- rüddin Tûsî ile olan yakınlığından sonra yolu Anadolu şehirlerine düşmüştür. Konya’da Mevlânâ’nın meclislerine katılmış, Sadreddin Konevî’den hadis okumuş, Urmevî ile aynı şehirlerde görev yap- mış, Şemseddin Cuveynî ve Muînuddin Pervâne gibi dönemin önde gelen devlet adamlarının himayesine girmiştir. İlhanlılar tarafından Sivas ve Malatya’ya kadı olarak atanmış, Sivas’ta Gökmedrese’de dersler vermiştir. İlhanlıların elçisi olarak Memlükler ile arabulu- culuk için Kahire’ye gönderilmiştir. Burada dönemin en önemli ta- bibi İbn Nefîs ile çalışma fırsatı yakalamış ve yazmayı sürdürdüğü Kânûn şerhi için malzeme toplamıştır. Hayatının son yıllarını İlhan- lılar’ın kurduğu Şenb-i Gazan adlı külliyede, Tebriz matematik-ast- ronomi okulunun bir tür kurucu başkanlığını yaparak geçiren Şîrâzî, başkent Tebriz’de vefat etmiş ve ilim meclislerinden arkadaşı olan Kadı Beyzâvî ile aynı kabristanda yanyana defnedilmiştir. Nizâ- muddin Nîsâbûrî, Kemâleddin Fârisî, Mubârekşâh el-Buhârî, Kut- buddin Râzî başta olmak üzere çok sayıda isme hocalık yapmıştır. Şirâzî matematik ve astronomi tarihinin önde gelen şahsiyetle- rinden biridir. Bu alanda kaleme aldığıet-Tuhfetu’ş-şâhiyye fî ilmi’l-hey’e ve Nihâyetu’l-idrâk fî dirâyeti’l-eflâk gibi pek çok
sayıda eserin yanında el-Kânûn fi’t-tıbb’a yazdığı şerh, Hikme- tu’l-İşrâk ve Hikmetu’l-ayn şerhleri, dil ilimlerinde yazdığı Miftâ- hu’l-miftâh, tefsirde yazdığı Fethu’l-mennân, bir ilimler ansiklope- disi Durretu’t-tâc adlı eserlerinin her birinin ayrı bir değeri vardır. Anadolu’da matematik bilimlerinin önde gelen kurucuları arasın- da yer alan Şîrâzî gerek icâzetnamelerdeki yeri ve öğrenci silsile- si gerekse eserleriyle Osmanlı dünyasında yakından takip edilmiş, Osmanlı bilim ve düşüncesinin oluşumunda büyük bir etkiye sahip olmuştur. Şîrâzî aynı zamanda bir Anadolu ve Sivas âlimidir. Si- vas’ta kadılık, Gökmedrese’de müderrislik yapması onu Sivas için tanıtılması gereken bir değer haline getirmiştir. Bu itibarla hayatı- nın bir dönemini Konya, Kayseri, Malatya ve Sivas gibi Anadolu şehirlerinde geçirmiş ve Sivas’ın köklü ilim geleneğinin temelleri-nin atıldığı Gökmedrese’de ders vermiş bir âlim olan Şîrâzî’nin dü- şüncesinin tüm yönleriyle ele alınacağı bir uluslararası sempozyum tertibi Sivas’ın bilim, düşünce ve kültür tarihindeki yerini belirleme adına büyük bir katkı sunacaktır.
INTERNATIONAL QUTB AL-DĪN AL-SHĪRĀZĪ SYMPOSIUM
ULUSLARARASI KUTBUDDİN ŞÎRÂZÎ SEMPOZYUMU
Sempozyum Düzenleme Kurulu:
Prof. Dr. Ömer Aslan ve Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu (Başkan)
Doç. Dr. Mustakim Arıcı ve Dr. Asiye Aykıt (Koordinatör)
Prof. Dr. Kadir Özköse
Prof. Dr. Dursun Ali Aykıt
Doç. Dr. Eşref Altaş
Doç. Dr. İbrahim Halil Üçer Dr. Abdullah Pakoğlu
Araş. Gör. Mehmet Arıkan
Sempozyum Bilim Kurulu:
Prof. Dr. İlhan Kutluer
Prof. Dr. Esin Kahya
Prof. Dr. Nil Sarı
Prof. Dr. F. Jamil Ragep
Prof. Dr. John T. Walbridge
Prof. Dr. Judith Pfeiffer
Prof. Dr. Robert Morrison
Prof. Dr. Robert Wisnovsky
Prof. Dr. Ayman Shihadeh
Prof. Dr. Tony Street
Prof. Dr. Yaşar Aydınlı
Prof. Dr. M. Cüneyt Kaya
Prof. Dr. Ekrem Demirli
Prof. Dr. Ömer Türker
Prof. Dr. Ahmet Kamil Cihan
Prof. Dr. Miri Shefer Mossenshon
Prof. Dr. Anthony F. Shaker
Prof. Dr. Ömer Faruk Yavuz
Prof. Dr. Mustafa Demirci
Doç. Dr. Yusuf Yıldırım
Doç. Dr. Semih Ceyhan
Doç. Dr. Tuncay Başoğlu
Dr. Taha Yasin Arslan
Dr. Nahyan Fancy
Dr. Kaveh Farzad Niazi
Dr. Hasan Umut
Dr. Saeed Anvari
Dr. Fatma Kurttekin
Dr. Ramazan Süer
Sempozyum Sekreteryası:
Arş. Gör. Sena Kaplan
Arş. Gör. İlknur Bahadır
Arş. Gör. Ömer Faruk Özbek
İletişim Adresleri
Yazışma Adresi: Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 58140 Sivas/Türkiye
İnternet sitesi: http://kutbuddinsirazi.cumhuriyet.edu.tr/index.php e-posta:kutbuddinsirazisempozyum@gmail.com
SEMPOZYUM PROGRAMI SYMPOSIUM PROGRAM
ULUSLARARASI KUTBUDDİN ŞÎRÂZÎ SEMPOZYUMU (710. Vefat Yıldönümü Vesilesiyle)
INTERNATIONAL QUṬB AL-DĪN AL-SHĪRĀZĪ SYMPOSIUM (On the Occasion of the 710 th Anniversary of His Death)
PROGRAM/PROGRAM
13 Ekim 2021 Çarşamba/13 October 2021 Wednesday
PROTOKOL KONUŞMALARI/OPENING SESSION (10:00- 12:00)
Dr. Asiye Aykıt-Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Aslan-Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dekanı
Prof. Dr. Alim Yıldız-Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Gülfettin Çelik-İstanbul Medeniyet Üniversitesi Rektörü
Hilmi Bilgin-Sivas Belediye Başkanı
Salih Ayhan-Sivas Valisi
Prof. Dr. Erol Özvar-YÖK Başkanı (Teşrifleri Durumunda)
Prof. Dr. Mustafa Şentop-Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı (Teşrifleri Durumunda)
12:00-13:00 Ara/Break
AÇILIŞ KONUŞMASI / KEYNOTE SPEECH (13:00-13:20) Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu, “Bütün ve Parça: Kutbuddin Şîrâzî’yi Çağı İçinde Anlamak / Whole and Part: Understanding of Quṭb al- Dīn al-Shīrāzī in His Age”
BİRİNCİ OTURUM/FIRST SESSION:
TARİH VE BİYOGRAFİ / HISTORY AND BIOGRAPHY (13:30-14:30)
Oturum Başkanı/Chairman: Ünal Kılıç
İhsan Fazlıoğlu, “Merkez, Muhît ve Öteki: Kutbuddin Şîrâzî’nin ‘Fealtu fe-lâ telum’ Adlı Eseri Etrafında ‘Tebrîz Matematik-Ast- ronomi Okulu’ndaki İlmî Ağın Çözümlenmesi / The Center, the Circle and the Other: The Analysis of the Scientific Network of the ‘Mathematical-Astronomical School of Tabriz’ Around the Treatise of Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī named Fa‘altu fe-lā telum”
Ebubekir Sıddık Yücel, “Gök Medrese Vakfiyesi ve İçeriği / Gok Madrasa Foundation and Its Content”
İKİNCİ OTURUM/SECOND SESSION
DİL VE MANTIK
LANGUAGE AND LOGIC
(14:45-16:00)
Oturum Başkanı/Chairman: Yusuf Doğan
Ahmet Meydan, “Kutbuddin Şirâzî ve Belâgat İlmindeki Yeri / Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī and His Legacy in the Science of Arabic Rhetoric”
Harun Kuşlu, “Mantıkta ‘İşrâkî Istılah ve İlkeler’ Meselesi: Şerhu Hikmeti’l-İşrâk Üzerinden Bir Değerlendirme / The Matter of ‘Illu- minationist (Ishrāqī) Concepts and Principles’ in Logic: An Evalu- ation Through Sharh Hikmat al-Ishrâq”
Şükran Fazlıoğlu, “Kinaye ile Mecaz Arasında: Tarihî Süreç ve Kutbuddin Şîrâzî’nin Yaklaşımı / Between Allegory and Metaphor: The Historical Process and Approach of Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī”
ÜÇÜNCÜ OTURUM / THIRD SESSION: ASTRONOMİ / ASTRONOMY
(16:30-18:00)
Oturum Başkanı/Chairman: Judith Pfeiffer
Sajjad Nikfahm-Khubravan, “Kutbuddin Şîrâzî’nin Gezegenle- re Dair Ortaya Koyduğu Enlem Teorileri / Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī’s Planetary Latitude Theories”
Fateme Savadi, “Kutbuddin Şîrâzî’nin Bir Öğrencisinin Sorularına Cevap Olarak Nihâyetü’l-İdrâk’a Düştüğü Derkenar Notları / Quṭb al-Dīn Shīrāzī’s Annotations on the Nihāyat al-Idrāk in Response to a Student’s Questions”
Sally P. Ragep ve F. Jamil Ragep, “Şîrâzî’nin Felsefeye Yönelik Tavrı: Bazı Ön Mülahazalar / Shīrāzī’s Attitude Toward Philosophy: Some Preliminary Observations”
14 Ekim 2021 Perşembe / 14 October 2021 Thursday
DÖRDÜNCÜ OTURUM/FOURTH SESSION:
TIP / MEDICINE
(09:00-09:45)
Oturum Başkanı/Chairman: Sümeyye Parıldar Naohide Yaguchi, “Kutbuddin Şîrâzî’nin el-Kânûn fi’t-tıbb’a Yaz- dığı Şerhte Alıntılar / Quotation in Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī’s Commentary on the Canon of Medicine”
Eşref Altaş, “Şîrâzî’nin et-Tuhfetü’s-Sa‘diyye’sinde Klasik Tıbbın Bilimselliği Sorunu / The Scientific Problem of Classical Medicine in al-Shīrāzī’s al-Tuḥfa al-Saʿdīya”
BEŞİNCİ OTURUM / FIFTH SESSION: ASTRONOMİ / ASTRONOMY
(10:00-11:15)
Oturum Başkanı/Chairman: Hasan Umut
Taro Mimura, “Gezegenlerin Sıralaması Konusunda Müeyyedüd- din Urdî’nin Kutbuddin Şîrâzî Üzerindeki Etkisi / Muʾayyad al‐Dīn al‐‘Urḍī’s Impact on Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī concerning Planetary Order”
Amir-Mohammad Gamini, “Farsça Kaleme Alınmış En Kapsamlı Hey’et Eseri Üzerine Bir Değerlendirme: Kutbuddin Şîrâzî’nin İh- tiyârât-ı Muzafferî’si / A Survey of the Most Comprehensive Hay’a Book in Persian: Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī’s Ikhtīyārāt Muẓaffarī”
Hanif Ghalandari, “Kutbuddin Şîrâzî’nin Hey’et Alanındaki Eser- lerinde Hicri Altıncı Yüzyıl Hey’et Yazarı Abdülcebbâr Harakî’ye Yaptığı Referanslar / Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī’s References in his Hayʾa Writings to ʿAbd al-Djabbār al-Kharaqī’s Works, the 6th AH Century Hayʾa Author”
ALTINCI OTURUM / SIXTH SESSION: MATEMATİK İLİMLER / MATHEMATICAL SCIENCES (11:30-12:45)
Oturum Başkanı/Chairman: Zehra Bilgin
Elif Baga, “Astronomiye Matematikle Başlamak: Nihâyetü’l-İdrâk ve Tuhfetü’ş-Şâhiyye Örneği / Introduction to Astronomy with Mat- hematics: The Example of Nihāyat al-Idrāk and Tuhfa al-Shāhiyya” Sena Aydın, “Kutbuddîn Şîrâzî Optiği / The Optics of Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī”
Sema Dinç, “Dürretü’t-Tâc Eseri Özelinde Kutbuddîn Şîrâzî’nin Mûsikî Teorisi / The Musical Theory of Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī Ac- cording to Durratu’t-Tac”
12:45-14:00 Ara/Break
YEDİNCİ OTURUM/SEVENTH SESSION:
FIKIH VE TEFSİR / FIQH AND TAFSIR (14:00-15:15)
Oturum Başkanı/Chairman: Ömer Faruk Yavuz Tuncay Başoğlu, “Kutbuddin Şîrâzî’nin Şerhu’l-Muhtasar’ında İc- tihad ve Taklid / Ijtihad and Taqlid in Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī’s Sharh al-Mukhtasar”
Azer Abbasov, “Metn-Şerh İlişkisi Bağlamında Usul Mesâilini Okumak: Kutbuddin Şîrâzî’nin Şerhu’l-Muhtasar’ı / Reading the Theoretical-Jurisprudential Issues (masā’il) in the Context of Corre- lation Between the Text and Commentary: Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī’s Sharh al-Mukhtasar”
Resul Ertuğrul, “Fethu’l-Mennân Tefsirinin Yazılış Gayesinin Tef- sir Bütününde Analizi / Analysis of the Purpose of Writing the Taf- sīr Fath al-Mennān over the Whole Tafsir”
SEKİZİNCİ OTURUM/EIGHTH SESSION: FELSEFE / PHILOSOPHY
(15:30-16:45)
Oturum Başkanı/Chairman: Eşref Altaş
Ahmet Kamil Cihan, “Kutbuddin Şîrâzî’nin İşrâkîliği / The Illumination of Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī”
İbrahim Halil Ayten, “el-Havâşi’l-Kutbiyye’den Kutbu’l-mu- haşşî’ye: Teknik Bir Analiz Denemesi (Kutbuddîn Şîrâzî’nin Hik- metü’l-ʿayn Geleneğindeki Yeri ve Etkisi) / From al-Havâşi’l-Kut- biyye to Kutbu’l-muhaşşî: A Technical Analysis Essay (The Place and Effect of Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī in the Tradition of Hikmat al- ʿayn)”
Kübra Şenel, “Fahreddin er-Râzî ve Kutbuddin Şîrâzî Düşüncesin- de Epistemolojinin Zemini Olarak Görme Teorisi / Theory of Visi- on as The Basis of Epistemology in Fahreddin er-Razi’s and Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī’s Thought”
DEĞERLENDİRME / EVALUATION: (17:00-18:15)
Oturum Başkanı/Chairman: Kadir Özköse
Müzakereciler/Negotiators:
F. Jamil Ragep Hasan Umut Mustakim Arıcı Ömer Aslan Dursun Ali Aykıt
PROGRAM
13 Ekim 2021 ÇARŞAMBA WEDNESDAY 13 October 2021 |
14 Ekim 2021 PERŞEMBE THURSDAY 14 October 2021 |
PROTOKOL KONUŞMALARI OPENING SESSION 10:00-12:00 |
DÖRDÜNCÜ OTURUM/FOURTH SESSION |
AÇILIŞ KONUŞMALARI KEYNOTE SPEECHES 13:00-13:20 |
BEŞİNCİ OTURUM/FIFTH SESSION ASTRONOMİ / ASTRONOMY 10:00-11:15 |
BİRİNCİ OTURUM/FIRST SESSION: TARİH VE BİYOGRAFİ / HISTORY AND BIOGRAPHY13:30-14:30 |
ALTINCI OTURUM/SIXTH SESSION MATEMATİK İLİMLER / MATHEMATICAL SCIENCES 11:30-12:45 |
İKİNCİ OTURUM/SECOND SESSION |
YEDİNCİ OTURUM/SEVENTH SESSION |
ÜÇÜNCÜ OTURUM/THIRD SESSION ASTRONOMİ / ASTRONOMY 16:30-18:00 |
SEKİZİNCİ OTURUM/EIGHTH SESSION FELSEFE / PHILOSOPHY 15:30-16:45 |
DEĞERLENDİRME / EVALUATION: (17:00-18:15) |
BİLDİRİ ÖZETLERİ ∗ ABSTRACTS
∗ Özetler tebliğcilerin ilk adına göre alfabetik olarak sıralanmıştır.
Abstracts are listed alphabetical order by first names of the participants.
Kutbuddin Şîrâzî’nin İşrâkîliği
Ahmet Kamil Cihan
Kutbuddin Şîrâzî’nin (ö. 710/1311) hayat hikayesine ve ürettiği eserlere bakıldığında gayet zeki, çalışkan, tedavüldeki ilmi sahayı çok iyi bildiği, meselelere hâkim olduğu anlaşılmakla birlikte yeni bir terkibe gitme noktasında gayretli olmadığı anlaşılmaktadır. Bir- çok eserinde o alana dair en son yazılan ilmi çalışmalardan haberdar olduğu, onlardan istifade ettiği ve incelediği meseleyi açık bir şekil- de ortaya koyduğu görülebilir.
Çocukluğundan itibaren tasavvufi düşünceyle tanışık olan Şîrâzî, Hikmetu’l-işrâk’a yazdığı şerhle işraki düşünceyle alakasını göster- miş ve onun anlaşılmasına ve yayılmasına hizmet etmiştir. Ayrıca müellif metnine ulaşma noktasındaki gayretleri de takdire şayandır. Şerhinde memzuç (metinle şerh iç içe) yöntemini uygulamış ve in- celediği meseleye göre ön bilgilere, dilbilimsel açıklamalara, orta- lama felsefe okuyucusunun aşina olduğu kavramlara ve muhtemel itirazlara cevaplar vererek metnin anlaşılmasına katkıda bulunmuş- tur. Çok daha sonra mead ile ilgili olarak yazdığı bir risalesinde de İşrâkî düşünceyle olan ilişkisini ortaya koymuştur. Dürretü’t-tâc adlı eseri, aidiyet sorunu içerdiğinden burada değerlendirmeye alın- ması sağlıklı görülmemiştir. Ayrıca, eserlerindeki ifadelerden kay- naklanan nedenlerle İşrâkî düşüncenin tamamına katılıp katılma- dığını tespit etmek de oldukça zordur. Bununla birlikte onun, nur, huzurî ilim, görme, misal alemi gibi İşrâkî düşüncenin ana görüşle-rini sonraki döneminde de muhafaza ettiğini söylemek mümkündür. Şîrâzî, Sühreverdî’nin iddialarının mantıksal çıkarımlarını da takip etmiş, bazen tek kaldığı çıkarımlar da olmuştur, nefsin ezeli olabi- leceğine ilişkin çıkarımı gibi. Şîrâzî İşrâkî metotta da büyük önem taşıyan oruca, seher vakitlerini uyanık geçirmeye önem vermiş biri olmakla birlikte İşrâkî yöntemlere bağlı olarak kendisinde vârit olan bir görüşten bahsetmemiştir.
The Illumination of Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī
Ahmet Kamil Cihan
When someone looks at the life story of Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī (d. 710/1311) and the works he produced, he will be able to see that he is very intelligent, hardworking, knows the current scientific field very well and has a command of the issues, but that he is not very diligent in making a new philosophical production. In many of his works, it can be seen that he was aware of the latest works in that field, benefited from them and explained issues clearly.
Shīrāzī, who has been acquainted with mystical thought since his childhood, showed his relevance to Ishrāqī thought with the com- mentary he wrote to Hikmat al-Ishrāq and served to understand and spread it. In addition, his efforts of to reach the original text are ad- mirable. In his commentary, he applied the method of memzuc (text and comment mixed together) and contributed to the understanding of the author’s text by responding to preliminary information, lin- guistic explanations, concepts familiar to the average reader and possible objections. Later, in his Treatise, which he wrote about he- reafter (al-ma‘ād), he revealed his relationship with Ishrāqī thought. His work called Durrat al-Tāj is not considered healthy to be eva-luated because it contains a problem of belonging or authenticity. In addition, it is difficult to determine whether he agrees with the entire idea of Ishrāqī due to the expressions in his works. However, it is possible to say that he preserved the main views of Ishrāqī thought such as light (nur), knowledge by presence, vision and the world of Image in his later period. Shīrāzī also followed the logical conclu- sions of Suhrawardī’s claims, and sometimes there were inferences that Shīrāzī remained alone, such as her conclusion that the soul can be eternal. Although he gave importance to fasting, which is given great importance in the Ishrāqī method, and to spend the morning hours awake, Shīrāzī did not mention an opinion that he has depen- ding on the Ishrāqī methods.
Kutbuddin Şîrâzî ve Belâgat İlmindeki Yeri
Ahmet Meydan
Kutbuddin Şîrâzî, aklî ve naklî ilimlerde döneminin en güçlü isimle- rinden biridir. İslâm bilim tarihindeki şöhreti, esas itibariyle birçok disiplinde uzman olup her biri hakkında çok önemli eserler ortaya koymasından kaynaklanmaktadır. Özellikle Şerhu Hikmeti’l-işrâk, Şerhu Külliyyâti’l-Kânûn, Dürretü’t-tâc, Nihâyetü’l-idrâk, et-Tuh- fetü’ş-Şâhiyye ve Miftâhu’l-Miftâh adlı eserleri, bilim ve düşünce tarihinde çok itibar görmüştür. Şîrâzî’nin, Sekkâkî’nin belâgat- ta zirve kabul edilen eseri Miftâhu’l-‘ulûm’a yazdığı şerhi Miftâ- hu’l-Miftâh, uzun yıllar medreselerde okutulan ve belâgat ilminde çok önemli bir yeri olan kıymetli bir eserdir.
Belâgat alanında ilk dönemler çok kıymetli eserler kaleme alınmış- tır. Bu eserlerin başında Abdulkâhir el-Cürcânî’nin (ö. 471/1078) Delâilu’l-i‘câz ve Esrâru’l-belâga‘sı, Zemahşerî’nin (ö. 538/1143), Keşşâf‘ı ve Fahreddîn er-Râzî’nin (ö. 606/1210), Nihâyetü’l-îcâz fî dirâyeti’l-i‘câz’ı zikredilebilir. Daha sonra bu kıymetli eserlerden yararlanan ve bunlardaki bilgileri mantıkî bir örgü içinde kaleme alan Sekkâkî’nin (ö. 626/1229) Miftâhu’l-‘ulûm’u zikredilebilir. Miftâhu’l-‘ulûm üzerine, özellikle de meânî ve beyân ilimlerini ele alan üçüncü kısmına yönelik çok fazla çalışma yapılmıştır. Bu çalışmaların ilk ve en önemlilerinden biri Kutbuddin Şîrâzî’nin Miftâhu’l-Miftâh’ıdır. Miftâhu’l-Miftâh, birçok belagatçi ve araş- tırmacı tarafından Miftâhu’l-‘ulûm’un temel şerhleri arasında zik- redilmektedir. Mesela Kâtib Çelebi, Miftâhu’l-‘ulûm’u tanıtırken üç önemli şerhinin olduğunu belirtir. Bunlar; Kutbuddin Şîrâzî’nin Miftâhu’l-Miftâh’ı, Teftâzânî’nin (ö. 792/1390) Şerhu’l-Miftâh’ı ve Seyyid Şerîf’in (ö. 816/1413) el-Misbâh fî Şerhi’l-Miftâh’ıdır.
Bu çalışmamızda böyle kıymetli bir eseri kaleme alan Kutbuddin Şîrâzî’nin ve bu eserinin belagat ilmindeki yeri genel çerçevesiyle ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Ayrıca onun belâgat ilmine katkıla- rının neler olduğu incelenmiştir.
Qutb al-Dīn al-Shīrāzī and His Legacy in the Science of Arabic Rhetoric
Ahmet Meydan
Qutb al-Dīn al-Shīrāzī is one of the most competent scholars of his time in aqlī (rational) and naqlī (transmitted) sciences. He beco- mes prominent in the history of Islamic sciences with his impor- tant works in various disciplines of which he is an expert. He has highly respected works in the history of science and thought such as Sharh Hikmat al-Ishrāq, Sharh Kulliyyât al-Qānûn, Durrat al- Tāj, Nihāyat al-Idrāk, al-Tuhfat al-Shāhiyya and Miftāh al-Miftāh. His Miftāh al-Miftāh, a commentary on Sakkākī’s exceptional work Miftāh al-Ulūm, is a valuable book on Arabic rhetoric which has been taught in madrasahs for many years.
There are a number of valuable books on Arabic rhetoric in the first periods such as Dalāil al-I‘jāz and Asrar al-Balāgha by Abd al-Qāhir al-Jurjānī (d. 471/1078), Kashshāf by al-Zamakhsharī (d. 538/1143) and Nihāyat al-Ījāz fî Dirāyat al-I‘jāz by Fakhr al-Dīn al-Rāzī (d. 606/1210). Following these works, one may comment on Sakkākī’s (d. 626/1229) Miftāh al-Ulūm which made use of above- mentioned books and put their content in a particular order.
There are many works on Miftāh al-Miftāh, especially its third se- ction which mentions ma‘ānı̄ and bayān. Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī ’s Miftāh al-Miftāh is one of the first and most important of these works. Many scholars and researchers consider it among the pri- mary commentaries of Miftāh al-Ulūm. For instance, Kātib Chelebi counts three important commentaries of Miftāh al-Ulūm as follows: Miftāh al-Miftāh by Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī , Sharh al-Miftāh by al- Taftāzānī (d. 792/1390) and al-Misbāh fi Sharh al-Miftāh by Sayyid Sharīf al-Jurjānī (d. 816/1413).
This article aims to examine Qutb al-Dīn al-Shīrāzī’s life and reveal the importance of his valuable book for the science of Arabic rhe- toric. Moreover, it studies what contributions al-Shīrāzī made for this science.
Farsça Kaleme Alınmış En Kapsamlı Hey’et Eseri Üzerine Bir Değerlendirme:
Kutbuddin Şîrâzî’nin İhtiyârât-ı Muzafferî’si
Amir-Mohammad Gamini
Kutbuddin Şîrâzî’nin İhtiyârât-ı Muzafferî’si Farsça kaleme alınmış en kapsamlı hey’et eseri olarak kabul edilebilir. İslam döneminde telif edilmiş hey’et kitaplarına baktığımızda ya Arapça yazıldığı- nı ya da Farsça olsalar bile muhtasar formata sahip eserler olarak tasniflenmesi gerektiğini görmekteyiz. Şîrâzî, hey’et alanında yaz- dığı eserlerini dört yıl içerisinde telif etmiştir. İhtiyârât, 9 Zilhicce 680/21 Mart 1282 yılında, Nihâyetü’l-idrâk fî dirâyeti’l-eflâk’tan (Şaban ayının ortaları 680/Kasım 1281) sadece 4 ay sonra telif edilmiş olup hep Nihâye’nin tercümesi olarak kabul edilegelmiştir. İhtiyârât’ın önemli bir kısmı tercümeyse de eseri sadece çeviriden ibaret görmemek gerekir. Ele alınan konuların tertiplerinde deği- şiklikler söz konusudur ve Nihâye’de bahsi geçmeyen yeni konular İhtiyârât’a eklenmiştir. Bu tebliğde, ilk olarak Nihâye ve Şîrâzî’nin üç hey’et eserinden sonuncusu olan Tuhfetü’ş-şâhiyye (telif tarihi 684/1285) ile mukayeseli bir biçimde İhtiyârât’ın özelliklerine yo-ğunlaşacağım. Ardından İhtiyârât’ın tahkikini hazırlama sürecinde edindiğim tecrübeleri paylaşacağım.
A Survey of the Most Comprehensive Hay’a Book in Persian: Quṭb al-Dīn Shīrāzī’s Ikhtīyārāt Muẓaffarī
Amir-Mohammad Gamini
Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī’s Ikhtīyārāt Muẓaffarī may be considered as the most comprehensive hay’a book in Persian. All the other hay’s books known from the Islamic period are either in Arabic or, if they are in Persian, they should be categorized as abridged hay’a books. Shīrāzī completed his trilogy in hay’a, in a period of 4 years. Ikh- tīyārāt, completed in the 9th of Dhu al-Ḥijja 680/ March 21th 1282, just 4 months after Nihāya al-Idrāk fī Dirāya al-Aflāk (completed in mid-Sha’bān 680 A.H./November 1281), is always regarded as a translation of Nihāya. Although a large portion of Ikhtīyārāt is a translation, it should not be considered as simply a translation. Not only the arrangement of many subjects is changed, but also there are many new issues which Nihāya lacks. In my talk, at first, I am going to concentrate on the properties of Ikhtīyārāt in comparison to Nihāya and al-Tuḥfa al-Shāhīya (completed in 684 A.H./1285), the third member of his trilogy. Then I will share my experiences of the preparation of an edition of Ikhtīyārāt.
Metin-Şerh İlişkisi Bağlamında Usûl Mesâilini Okumak: Kutbuddin Şîrâzî’nin Şerhu’l-Muhtasar’ı
Azer Abbasov
İslam ilim ve düşünce geleneğinin müteahhir dönemdeki en önemli temsilcilerinden biri olan Kutbudin Şîrâzî (ö. 710/1311), fıkıh usûlü alanındaki ilmî yetkinliğini İbnü’l-Hâcib’in (ö. 646/1249) Muhta- saru’l-Müntehâ’sı üzerine yazdığı Şerhu’l-Muhtasar adlı eseriyle ortaya koymuştur. Bu şerh, onun fıkıh usûlü tasavvuru ve bu alana dair sunmak istediği katkılar hakkında fikir veren, günümüze ulaş- mış tek usûl-i fıkıh eseridir. Bu eserin önemi, aynı zamanda onun Muhtasar üzerine yazılan ilk şerhlerden biri olması ve metnin git- tikçe artan bir ilgiye mazhar olmasında doğrudan etki sahibi olma- sından ileri gelmektedir.İbnü’l-Hâcib’in Muhtasar’ı, usûl konula- rını bir bütünlük içerisinde ve oldukça veciz bir şekilde ele alan, kendi dönemine kadar tartışılmış hemen bütün usûl meseleleriyle ilgili muhassalanın ana hatlarıyla ortaya konulmuş bir hülasası ni-teliğindedir. Şîrâzî’nin, müellifinin vefatından çeyrek asır sonra (h. 676’de), olgunluk döneminde iken telif ettiği bu şerhi, fıkıh usûlü yazımında Gazzâlî ile başlayan, müteahhirîn döneminin bu alanda- ki kurucu isimleri olan Fahreddin er-Râzî ve Seyfeddin el-Âmidî ile olgunlaşan, fıkıh usûlü meselelerini “metafizik-mantık dili”nin belirleyici olduğu bir dil ve üslup ile yeniden kurmayı hedefleyen çabanın devamı mahiyetinde görülebilir. Ne var ki, Şîrâzî tevarüs ettiği bu geleneği mütekellim usûl geleneğinin kendisine ulaşan iki ana damarı olan Fahreddin er-Râzî ve takipçilerinden ziyade Âmi- dî-İbnü’l-Hâcib çizgisi üzerinden sürdürmüştür. |
Dolayısıyla bu tebliğ çerçevesinde biz, söz konusu eserin tanıtımı, Şîrâzî’nin fıkıh usûlü tasavvuru ve belli başlı usûl konularındaki görüş ve yaklaşımlarının yanı sıra, bir “metin”den hareketle onun teşkil ettiği zeminde kendi eserini telif ederken ne türden bir şerh ortaya koyduğu, eserin metnin diğer şerhleri ile ilişkisinin ve fıkıh usûlü tarihi açısından yerinin ne olduğu üzerinde duracağız. |
Reading the Theoretical-Jurisprudential Issues (Masâ’il) in the Context of Correlation Between the Text and Commentary: Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī ’s Sharh al-Mukhtasar
Azer Abbasov
Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī (d. 710/1311), one of the most important rep- resentatives of the Islamic science and tradition of thought in the post-classical period, proved his scientific competence in the field of Islamic theoretical jurisprudence (usul al-fiqh) in his major ju- risprudential work, Sharh Mukhtasar (Commentary on the Abridge- ment), which he wrote on Mukhtasar al-Muntahā of Ibn al-Hājib (d. 646/1249). This commentary is considered the only jurisprudential work that has endured to the present day, which gives an idea about his conception of the legal theory and the contributions he intends to make in this field. The value of this work is also linked to the fact that it is one of the first commentaries on the Mukhtasar and that this commentary had an immediate impact on the text’s increasing popularity. |
Mukhtasar of Ibn al-Hājib can be characterized as a concise exp- ression of the summary of almost all the theoretical jurisprudence topics / issues discussed until his time, which deals with the subjects of the theoretical jurisprudence as a whole and in a rather succinct way. This commentary, written by Shīrāzī a quarter of a century after the death of its author, while he was in his maturity period, can be seen as a continuation of the effort to reconstruct the Islamic legal theory based on a language and style in which the “language of metaphysics-logic” was decisive, the effort which started with Ghazālı̄ in the writing of usul al-fiqh and become comprehensive with Fakhr al-Dīn Rāzı̄ and Sayf al-Dīn Āmidı̄ , the founding repre-sentatives of the post-classical period in this field. However, Shirazi continued this inherited tradition not along the line of Razi and his followers, but through the line of Āmidı̄ -Ibn al-Hājib, the two main veins within the spectulative-theological (mutakallimûn) tradition approach to theoretical jurisprudence. |
Thus, in this paper we will focus on the overview of the work in qu- estion, Shīrāzī’s definition of usul al-fiqh and his own opinion and approaches, as well as what kind of commentary he puts forward when he writes his own work based on a “text”, what is the relati- onship of the work with the other commentaries of the text and what is its role in terms of the Islamic theoretical jurisprudence. |
Gök Medrese Vakfiyesi ve İçeriği
Ebubekir Sıddık Yücel
Gök Medrese (Sahibiye), Anadolu’nun Moğol işgalleriyle uğraştığı bir dönemde Selçuklular’ın kudretli vezirlerinden Sahip Ata Ali b. Hüseyin (ö. 687/1288) tarafından Anadolu’nun kadim ve bir o kadar da medeniyetlere beşiklik yapmış olan Sivas’ta 670/1271 yılında yaptırılmıştır. Yapımında kullanılan firuze renkli çinilerden dolayı Gök Medrese, yaptıran kişiye atfen de Sahibiye Medresesi olarak anılmaktadır.
Sadi Bayram ve Ahmed Hamdi Karabacaklar’ın tespitlerine göre Gök Medrese için tanzim edilen vakfiye suretlerinin orijinalleri eli- mizde mevcut değildir. Aslı elimizde olmayan ve 14 Rebiulahir 317 (14/8/1899 M.) tarihinde kopya edilen vakfiyenin H. 663 Şaban (Mayıs 1264 M.) başında tesis edildiği, H. 664 (1265 M) ve H. 679 (1280 M) tarihlerinde ilaveler yapıldığı ve her üçünün tek vakfi- ye halinde H. 679 tarihinde sıhhat ve lüzumuna Konya Kadısı Ebu Bekr bin Ahmed Urmevî tarafından karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu vakfiyenin bir sureti ise Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi Defter nr. 604, s.67-73 de kayıtlıdır. Bu çalışma da bu defter üzerinden yapılmıştır.
Gök Medrese vakfiyesi Arapça olarak tanzim edilmiş olup, mu- kaddime kısmında Sultan III. Gıyâseddin Keyhüsrev ve kendisine dua bulunmaktadır. Medreseye ihtiyaç duyulma sebebi anlatılırken; parlak ve şaşalı milletin memleketlerini kâfir ellerin istila ettiği, bu- nun sonucu olarak da medreselerin, mabetlerin harap, âlimlerin, âbidlerin helak olduğu belirtilerek bu olumsuz durumdan kurtulma- nın ise ancak; ilmin düştüğü yerden tekrar bayraklarını kaldırmak, şeriatın yıkılan esaslarını tekrar hâkim kılmak olduğu belirtilmiştir. Bunların yeniden ikamesi için de Allah’tan inayet isteyerek Sivas şehrinde Kale kapısı karşısında bir medrese inşa ettirilmiştir. Bu medresede; ilim adamlarına mahsus yazlık, kışlık odalar, bir ab- destlik, biri sağ diğeri sol tarafta iki minare, girişinde bir mescidi bulunmaktadır. Medrese-i Sahibiyye-i Fahriyye ismiyle meşhur bu bina muhkem ve avlusu geniş bir medrese olup hemen yanında da dâr-ı ziyâfe adında bir konukevi inşa edilmiştir
Gok Madrasa Foundation and Its Content
Ebubekir Sıddık Yücel
Gok Madrasa was built by one of the mighty Seljuk viziers, Sahib Ata Ali b. Huseyin (d. 1288) in 1271 in Sivas, which has been the cradle of Anatolia’s ancient and civilizations at a time when Anato- lia was dealing with Mongol invasions. It is known as Gok Madrasa due to the turquoise colored tiles used in its construction; and Sahi- biye due to the vizier who built it.
According to the determinations of Sadi Bayram and Ahmed Hamdi Karabacak, we do not have the original copies of the foundation cer- tificates prepared for the Gok Madrasa. The origianal certificate is missing and according to a copy from this certificate in 14/8/1899, It is understood that this foundation was established at the begin- ning of May 1264, additions were made in 1265 and 1280, and the health and necessity of all three of them in a single foundation was decided by the Konya Kadi Ebu Bekr bin Ahmed Urmevi in 1280. A copy of this certificate is in the Archives of the General Directorate of Foundations Notebook no. 604, pp.67-73. This study was also done on this record.
Certificate of Gok Madrasa foundation was prepared in Arabic, and in the introduction part, there is a prayer for Sultan III. Gıyâseddin Keyhusrev and himself. While explaining the reason for the need for a madrasah; It is only possible to get rid of this negative situa- tion by stating that the lands of the bright and magnificent nation were invaded by infidel hands, as a result of this, madrasas and temples were destroyed, scholars and mystics were killed; and to raise the flags again from the place where science has fallen and to make the destroyed principles of the shari’a dominant again. For their re-establishment, a madrasa was built in the city of Sivas, op- posite the Castle gate, by asking God’s grace. In this madrasa; there are summer and winter rooms for scholars, an ablution facility, two minarets, one on the right and the other on the left, and a mosque at the entrance. This building, which is famous with the name of Madrasa-i Sahibiyye-i Fahriyye, is a large madrasah with a large courtyard and a guest house called dar-ı ziyafe (guest house) was built right next to it.
Astronomiye Matematikle Başlamak: Nihâyetü’l-İdrâk ve Tuhfetü’ş-Şâhiyye Örneği
Elif Baga
İslam medeniyeti ilim geleneğinde matematiğin tariflerinden biri, “tüm ilimlerin (metafizik hariç) ona muhtaç olduğu ama kendisi- nin diğer ilimlere muhtaç olmadığı ilim” şeklindedir. Bu tariften çıkan anlamlardan biri “herhangi bir ilim yoktur ki matematikten faydalanmasın, ondan yardım almasın” diye ifade edilebilir. İşte bu ilimlerden biri, belki de en başta geleni astronomidir. Her ne kadar klasik ilimler tasnifinde ilm-i hey’et, metafizik ve tabii ilimler ara- sında konumlanan dört riyâzî ilimden biri sayılsa da bu durum onun matematiksel bilgiyi bizzat üretmesinden değil, mezkûr bilgiyi alıp geniş kapsamlı ve yoğun bir biçimde kullanmasındandır. İşte bu ne- denle astronomi kitaplarının girişinde trigonometri, hendese, sittînî hesap gibi matematiğin astronomide en çok kullanılan alanları ile ilgili bölümlere rastlamak kuvvetle muhtemeldir.
Kutbuddin Şîrâzî, gerek eserlerinin Anadolu coğrafyasındaki teda- vülü gerekse de bizzat kendisinin buraya gelip medreselerde eser- lerini okutmasıyla Anadolu Selçukluları ve Osmanlı ilim geleneği üzerinde önemli bir tesirde bulunmuştur. Anadolu’da yeşermeye başlayan astronomi geleneğine etkisi ise büyük oranda Nihâye- tü’l-İdrâk fî Dirâyeti’l-Eflâk ile Tuhfetü’ş-Şâhiyye fî İlmi’l-Hey’e adlı eserleri üzerinden olduğu tahmin edilir. Zira her iki eseri de kadı vazifesiyle Sivas’ta bulunduğu dönemde telif etmiş ve ikin- cisini Tâcü’l-İslâm Emîrşah Muhammed b. Sadrüssaîd Tâceddin Mu‘tez’e ithaf etmiştir.
Her iki eser de ağırlık verilen ve ayrıntıya girilen meseleler bakı- mından farklılaşsa da hem genel plan itibariyle hem de mukaddime mahiyetindeki ilk bölümde dikkate değer bir “hendesiyyât” ihtiva etmesi bakımından oldukça benzerdir. Ancak ilkindeki hendesî ve- rinin ikincisinden daha kapsamlı olduğu muhakkaktır.
Bu bildirinin amacı, Dürretü’t-Tâc adlı Farsça ansiklopedik eserin- deki matematik bölümü ile yuvarlanma hareketi hakkındaki risalesi hariç tutulursa herhangi bir müstakil matematik çalışması günümü- ze ulaşmayan Kutbuddin Şîrâzî’nin bilgi-değer-varlık nazariyesinde matematiği nerede, niçin ve nasıl konumlandırdığını, Sivas’ta telif ettiği iki astronomi eserindeki matematiksel veriyi sıralama, sunuş ve izah vecihlerinden incelemek suretiyle belirlemeye çalışmaktır. Bunun hemen akabinde de elde edilen verinin, Anadolu Selçuklu- ları ve Osmanlı ilim geleneğinde matematiksel bilginin konumunu tespit etmede ne tür bir rol oynayabileceği ile ilgili tahminler ileri sürmektir.
Introduction to Astronomy with Mathematics:
The Example of Nihāyat al-Idrāk and Tuhfa al-Shāhiyya
Elif Baga
One of the definitions of mathematics in the scientific tradition of Is- lamic civilization is “the science that all sciences (except metaphysics) need it, but it does not need other sciences”. One of the meanings deri- ved from this description can be expressed as “There is no science that does not benefit from mathematics and does not get help from it”. One of these sciences, perhaps the foremost, is astronomy. Although ilm al- hay’at in the classification of classical sciences is considered one of the four mathematical sciences positioned between metaphysical and natu- ral sciences, this is not because he produced mathematical knowledge himself, but because he took the aforementioned knowledge and used it extensively and intensively. For this reason, it is highly likely to come across sections on the most commonly used areas of mathematics in astronomy, such as trigonometry, al-handasa, sexagesimal calculation, in the introduction to astronomy books.
Qotb al-Dīn al-Shīrāzī had a significant impact on the Anatolian Seljuks and Ottoman science tradition, both by the circulation of his works in the Anatolian geography and by the fact that he himself came here and taught his works in madrasahs. It is estimated that his influence on the astronomy tradition that started to flourish in Anatolia was largely th- rough his works Nihāyat al-Idrāk fī Dirāyat al-Aflāk and Tuhfa al-Shā- hiyya fī Ilm al-Hay’at. Because he wrote both of his works during the time he was in Sivas as a judge, and dedicated the second one to Tāj al-Islām Amir Shah Muhammad b. Sadr al-Saīd Tāj al-Dīn Mu‘taz. Although both works differ in terms of the issues emphasized and deta- iled, they are quite similar both in terms of general plan and in terms of containing a remarkable “handasiyyāt” in the first part of the preface. However, it is certain that the first data is more comprehensive than the second one.
The aim of this paper is to reveal where, why and how Qutb al-Dīn al-Shīrāzī positions mathematics in the theory of knowledge-valu- e-existence, whose independent mathematical work has not survived, excluding the mathematics section in his Persian encyclopedic work Durrat al-Tāj and his treatise on rolling motion. For this purpose, the mathematical data in the two astronomy works he wrote in Sivas will be examined in terms of sequencing, presentation and explanation, and then it is to make predictions about what kind of role this data can play in determining the position of mathematical knowledge in the Anatoli- an Seljuk and Ottoman science tradition.
Şîrâzî’nin et-Tuhfetü’s-Sa‘diyye’sinde Klasik Tıbbın Bilimselliği Sorunu
Eşref Altaş
Tıp gibi fizik felsefesinin alt dallarının (fürû‘) gerçek bilim sayılıp sayılmayacağı ve bunların ne tür bilim oldukları tartışması, klasik felsefede önemli tartışmalardan biridir. Özellikle tıp ilmi dikkate alındığında, tartışma birkaç ana sorun etrafında dönmektedir. Birin- ci sorun tıbbın tanımlanmasıdır. Tıp, hangi kategori altında yer alır ve onun kendine özgü alanını belirleyip diğer bilimlerden ayırt eden unsurları nelerdir? Bu başlıktaki önemli sorulardan biri de “canlı olması bakımından insan” fizik felsefesinin konusunun bir parçası olduğuna ve tıp da insanı incelediğine göre fizik felsefesi ve tıbbın birbirinden nasıl ayrıştığıdır? İkinci sorun tıbbın bilimsel keyfiye- tidir. Bu başlıkta tıbbın incelediği konuların tertibi incelenmiş, ar- dından tıbbın parçalarına nasıl bölümlendiği üzerinde durulmuştur. Bu sorunun tartışılması sırasında tıbbın klasik bilimler arasındaki yerine de işaret edilmiştir. Üçüncü sorun ise tıbbın epistemolojik niteliğidir. Fizik felsefesi teorik ve tümel bir inceleme tarzı ile insa- nı incelerken tıp, -özellikle tecrübî okula göre- tecrübî ve tikel bir inceleme tarzı yürütmektedir. Tümevarım yöntemi ya da çok sayıda tikel tecrübenin bir bilim inşa ettiğini iddia etmek ne kadar müm- kündür? Eksik tümevarım zan verir ve zanna dayalı bilgilerin topla- mı bilim sayılır mı? Ayrıca tıbbın teorik yanı ile uygulamaya dayalı cerrahi yanı bir araya gelerek yekpare bir bilim olmasını sağlar mı sağlamaz mı? Başka bir şekilde sorarsak tıbbın sanat ve cerrahi yanı tıbbın bir parçası sayılır mı? Sonuç olarak bu tebliğ, fizik felsefesi- nin tecrübî alt dallarının bilim olma keyfiyetlerini ve epistemolojik değerlerini klasik bilim felsefesinin ilkeleri etrafında tıp örneği üze- rinden tartışmaktadır. Bu tartışmanın temel literatürü ise Şîrâzî’nin et-Tuhfetü’s-Sa‘diyye adlı eseri ile öteki el-Kânûn şerhleridir.
The Scientific Problem of Classical Medicine in al-Shīrāzī’s al-Tuḥfa al-Saʿdīya
Eşref Altaş
The discussion of whether the sub-branches (furû‘) of the philosop- hy of physics such as medicine can be considered as real science, and what kind of science they are is one of the important debates in classical philosophy. The debate revolves around several main issues, especially when considering medical science. The first prob- lem is the definition of medicine. What category does medicine fall under and what are the elements that determine its specific field and distinguish it from other sciences? One of the important ques- tions in this problem is how philosophy of physics and medicine differ from each other, since “man as a living being” is a part of the subject of philosophy of physics, and medicine also studies man. The second problem is the scientific nature of medicine. Here, the composition of the subjects that medicine examines is analyzed, and then it is emphasized how medicine is divided into parts. Du- ring the discussion of this question, the place of medicine among the classical sciences was also pointed out. The third problem is the epistemological nature of medicine. While the philosophy of physics examines the human being with a theoretical and univer- sal study style, medicine carries out an experiential and particular study style, especially according to the experiential school. How possible is it to claim that the method of induction, or the multitude of particular experiences, constructs a science? Does incomplete in- duction give conjecture, and is the sum of hypothetical information considered science? In addition, does the theoretical side of medi- cine and the surgical side based on practice come together to make it a monolithic science or not? To put it another way, does the art and surgery of medicine count as a part of medicine? As a result, this paper discusses the experiential sub-branches of the philosophy of physics as science and their epistemological values around the principles of classical philosophy of science through the example of medicine. The main literature of this discussion is al-Shīrāzī’s work called al-Tuḥfa al-Saʿdīya and other al-Qânûn commentaries.
Kutbuddin Şîrâzî’nin Bir Öğrencisinin Sorularına Cevap Olarak Nihâyetü’l-İdrâk’a Düştüğü Derkenar Notları
Fateme Savadi
Nihâyetü’l-idrâk fî dirâyeti’l-eflâk, Kutbuddin Şîrâzî’nin (ö. 710/1311) hey’et alanında yazdığı ilk ve en hacimli kitaptır. Ese-rin ilk versiyonu Anadolu’da bulunan Sivas’ta 15 Şaban 680/Kasım 1281 yılında tamamlanmıştır. Bu birinci versiyonun tamamlanma- sından kısa bir süre sonra Şîrâzî iki yıl boyunca sürecek metin re- vizyonuna başlamıştır.
Nihâye’nin en eski nüshalarından birisi olan Leiden Or. 203, Şîrâzî’nin öğrencisi Suhrâb b. Emîr el-Hâcc tarafından Rebiülev-vel 682/Haziran 1283 yılında Erzincan çevresinde istinsah edil- miştir. Eserin ilk hali üzere telif edilmesinin akabinde iki yıldan az bir süre sonra istinsah edilen bu nüsha Şîrâzî’nin kendi kopyasıyla da iki kez mukabele görmüştür. Ancak nüshanın önemi Suhrâb ve Şîrâzî’nin derkenar notlarını barındırmasından kaynaklanmaktadır. Bu tebliğde Suhrâb’ı ve Şîrâzî’yle olan öğrenci-hoca ilişkisi tanıtı- lacak, sonra da Şîrâzî’nin bilim öğretimi geleneğini daha iyi anla- mak gayesiyle Leiden Or. 203 nüshasında bulunan derkenar notları yakından incelenecektir.
Şîrâzî’nin revize etmek gayesiyle Nihâye’yi okuyup üzerinde ça- lıştığını ve muhtelif alimlerle ve kendi öğrencileriyle müzakereler- de bulunduğunu biliyoruz. Başka bir çalışmamızda bu revizyonların iki ana safhada gerçekleştiğini göstermiştik: İlk aşama (680/1281- 82) ve son aşama (683/1284 civarı). Suhrâb’a ait olan nüsha son revizyonlardan bazılarını Şîrâzî’nin el yazısıyla içermektedir. Suh- râb’ın Nihâye’yi kopyalamasının ve okumasının Şîrâzî’nin yaptı- ğı revizyonların bu son aşaması üzerinde etkisi olmuş olabilir. Bu bakımdan tebliğde Nihâye metninin ve uğradığı değişikliklerin ta- rihine daha fazla ışık tutabilmek için böylesi bir etkiyle irtibatlı de- lillerin izi sürülecektir.
Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī’s Annotations on the Nihāyat al-Idrāk in Response to a Student’s Questions
Fateme Savadi
Nihāyat al-idrāk fī dirāyat al-aflāk (the utmost attainment in com- prehending the orbs) is Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī’s (d. 710/1311) first and most voluminous work on hayʾa. He completed the first version of this work in 15 Shaʿbān 680/ November 1281 in Sivas, Anato- lia. Shortly after the completion of the first version of the Nihāya, Shīrāzī started revising it over a span of two years.
One of the oldest witnesses of the Nihāya, MS Leiden Or. 203, was copied by Shīrāzī’s student, Suhrāb b. Amīr al-Ḥājj in Rabīʿ al-Awwal of the year 682/June 1283 in the outskirts of Erzincan. Not only was this manuscript copied less than two years after the original composition of the work, but it was twice collated with the original copy of Shīrāzī. However, the importance of this manusc- ript lies in its annotations by Suhrāb and Shīrāzī himself. In this paper, after introducing Suhrāb and his student-teacher relationship with Shīrāzī, in order to have a better understanding of Shīrāzī’s science teaching tradition we will study MS Leiden Or. 203 margi- nal annotations closely.
We know that Shīrāzī was reading the Nihāya and discussing it with various scholars or his students in order to revise it. Elsewhere, we showed that these revisions took place in two major phases: a preli- minary phase (680/ 1281–1282) and a final phase (683/1284 onwar- ds). Suhrāb’s copy contains some of the final revisions in Shīrāzī’s hand. Suhrāb’s copying and studying the Nihāya might have influ- enced the final phase of Shīrāzī’s revisions. Therefore, this study will also look for any evidence of such influence to shed more light on the history of the Nihāya text and revisions.
Kutbuddin Şîrâzî’nin Hey’et Alanındaki Eserlerinde Hicri Altıncı Yüzyıl Hey’et Yazarı Abdülcebbâr Harakî’ye Yaptığı Referanslar
Hanif Ghalandari
Hey’et eserlerinin ne zaman yazılmaya başlandığıyla ilgili olarak İslam bilim tarihçileri arasında bir uzlaşı söz konusu olup hicri altıncı yüzyıldan itibaren gerçekleştiği bilinmektedir. Buna karşı- lık İslam tarihinde en önemli hey’et eserlerinin hicri yedinci asrın ikinci yarısında yazıldığı ve en önemli hey’et yazarlarının Meraga okuluna mensup alimler olduğu da net bir biçimde zikredilebilir. Yedinci asır hey’et eserlerinin müelliflerinde ortak bir husus olan ve bizim bugün izini sürebildiğimiz bir husus var ki o da eserle- rinde hicri altıncı yüzyılda yaşamış yazarlardan birine atıf yapıyor oluşlarıdır. Abdülcebbâr Harakî (ö. 553/1158) Arapça ve Farsça literatür dikkate alındığında kapsamlı hey’et eserleri kaleme alan ilk kişi olarak addedilebilir. O bu alanda üç eser kaleme almıştır: Arapça olanları Müntehe’l-idrâk fî tekâsîmi’l-eflâk ve et-Tebsıra fî ilmi’l-hey’et’tir; Farsça olanı da Umde-yi Harzemşâhî’dir. Eserleri hicri yedinci yüzyılda kaleme alınacak çalışmalar için model teşkil etmiştir. Bunun sonucu olarak da mezkûr dönemde farklı pozisyon- lara göre kaleme alınmış hey’et kitaplarında Harakî’ye referanslar verildiğini görürüz. İslam tarihinin tartışmasız en hacimli hey’et ki- taplarını kaleme almış olan Kutbuddin Şîrâzî de eserlerinde eleştiri ya da hata düzeltme şeklinde de olsa Harakî’ye atıflarda bulunmuş- tur. Herhâlükarda bu atıfların, Harakî’nin eserlerini Şîrâzî’nin çok iyi bildiğini gösterdiğini söylemeliyiz. Bu tebliğde Arapça kaleme alınan Nihâyetü’l-idrâk fî dirâyeti’l-eflâk ile Tuhfetü’ş-şâhiyye ve Farsça kaleme alınan İhtiyârât-ı Muzafferî’de Şîrâzî’nin Harakî’ye yaptığı atıflar incelemeye tabi tutulacaktır.
Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī’s References in his Hayʾa Writings to ʿAbd al-Djabbār al-Kharaqī’s Works, the 6th AH Century Hayʾa Author
Hanif Ghalandari
There is a consensus about the beginning of the writing of hayʾa works among the historians of the Islamic science. They have known the 6th AH century as the beginning date of writing these works. However, it is almost certainly that the most important hayʾa works in Islamic period, have been written in the second half of the 7th AH century and the most important hayʾa authors are the Maragha school scholars. What is common among the authors of the 7th century hayʾa works is that we can trace the tracks of one of the writers of the 6th AH century in their works. ʿAbd al-Djabbār al-Kharaqī (d. 553 AH/1158 AD), who can be considered the first author of the comprehensive hayʾa works, in Arabic and Persian. He wrote three hayʾa books, Muntaha al-Idrāk fī Taqāsīm al-Aflāk and al-Tabṣira fī ʿĪlm al-Hayʾa in Arabic and ʿUmdih Khwārazmshāhī in Persian. His works has been the writing pattern of the 7th century writings and hence, in the 7th century books, in different positions, one can search for reference to Kharaqī. Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī, who is no doubt the author of the longest hayʾa works in Islamic period, points to Kharaqī in all his works, though he criticizes Kha- raqī or corrects the mistakes of his works in these references, but they show that Shirāzī knew Kharaqī’s works well. In this study, Shirāzī’s references to Khraqī in his hayʾa works, Nihāyat al-Īdrāk fī Dirāya al-Aflāk and al-Tuhfa al-Shāhīyya in Arabic and Ikhtīyarāt Muzaffarī in Persian, has been investigated.
Mantıkta “İşrâkî Istılah ve İlkeler” Meselesi: Şerhu Hikmeti’l-İşrâk Üzerinden Bir Değerlendirme
Harun Kuşlu
Şihâbüddin Sühreverdî Hikmetü’l-işrâk’ta kendi felsefesini Meşşâî terminolojiden farklı bir dil içinde inşa eder. Ayrıca metin mantıktan metafiziğe uzanacak biçimde bir “İşrâkî ilkeler” söylemini içermek- tedir. Bu nedenle “Hikmetü’l-işrâk ve şerhlerinde işrâkî terminolo- ji” gibi bir meselenin varlığı açıktır. Bu durum mantık konularının hem kavramlar hem de çıkarım kısımlarında kendini göstermekte- dir. Kavramlar mantığında örneğin İbn Sînâcı delalet nazariyesi ve kavramlar arası ilişkiler meşşai terminolojiden farklı bir ıstılah için- de ifade edilirken, tanım teorisine ve tümellerin varlığına yönelik konularda meşşaî felsefeye çeşitli tenkitler yapılmaktadır. Çıkarım mantığında ise Hikmetü’l-işrâk’ta görülen en çarpıcı konu bütün kipli önermeleri zorunluya indirgeme tutumudur. Kuşkusuz bunun metafizik imaları da olacaktır. Yanı sıra önerme ve çıkarım mantığı için merkezî konulardan birisi olan kipli önermelerin döndürmesi meselesinde Meşşâîler’in kullandıkları ve kökleri neredeyse İsken- der Afrodisî’ye kadar uzanan argümanların sıkı bir eleştiriye tabi tutulduğu görülmektedir. Hikmetü’l-işrâk’ın muhtevî olduğu mese- lelerle yüzleşmek ve onları üstlenmek durumunda kalan Kutbuddin Şîrâzî’nin ise (ö. 1311) İşrâkî terminoloji içinde örülmüş bu metni şerh ederken aynı konunun Meşşâî kaynaklarda hangi ıstılah içinde ele alındığını sık sık okuyucusuna hatırlatır. Bu sunumda Sührever- dî’nin kurduğu İşrakî yaklaşım çerçevesinde mantığın nasıl konum- landırıldığı meselesine değinip sonrasında kavramlar ve önermeler mantığı açısından Sühreverdî ve Şîrâzî’nin İşrakî bakış açılarının mantık konularının içeriğiyle nasıl ilişkili olduğuna odaklanacağız.
The Matter of “Illuminationist (Ishrāq) Concepts and Principles” in Logic:
An Evaluation Through Sharh Hikmat al-Ishrāq
Harun Kuşlu
Shihāb al-Dīn Suhrawardī constructs his own philosophy in a lan- guage different from the Peripatetic terminology in Hikmat al-Ish- rāq. Besides, the text includes a discourse of “Ishrāqī/Illuminatio- nist hikma” from logic through metaphysics. For this reason, it is obvious that the “Illuminationist terminology in Hikmat al-Ishrāq and its commentaries” stands as an issue. This fact manifests itself in both parts of logic, namely concepts and syllogism. In the logic of concepts, for example, while the Avicennan theory of significa- tion and the relations between concepts are expressed in a different terminology than the peripatetic one, and also definition theory and the existence of universals in the peripatetic philosophy was criti- cized in various aspects. The most striking issue of syllogism in Hikmat al-Ishrāq is the attitude of reducing all modal propositions to the necessary one. Of course, this will also have metaphysical implications. In addition, it is seen that the arguments used by Pe- ripatetics about the conversion of modal propositions, which is one of the main issues in the logic of proposition and syllogism, and whose roots go back almost to Alexandre of Aphrodisias, have been subjected to strict criticism. While commenting on the text which was built in the Illuminationist terminology, Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī (d. 710/1311), who had to deal with issues raised within Hikmat al-Ishrāq, often mentions thereafter the context in which the same subject is discussed in Peripatetic sources. In this presentation, I will be referring to the issue of how logic is positioned within the framework of Suhrawardī’s Illuminationist approach, and then will be focusing on how Suhrawardī’s and Shīrāzī’s Illuminationist pers-pectives are related to the logic issues in terms of concepts and pro- positional logic.
el-Havâşi’l-Kutbiyye’den Kutbu’l-muhaşşî’ye: Teknik Bir Analiz Denemesi
(Kutbuddîn eş-Şîrâzî’nin Hikmetü’l-ayn Geleneğindeki Yeri ve Etkisi)
İbrahim Halil Ayten
İbn Sînâ (ö. 428/1037), Fahreddin er-Râzî (ö. 606/1210) ve Esîrüd- din el-Ebherî (ö. 663/1265) sonrası felsefe geleneğinde Necmeddin el-Kâtibî’ye (ö. 675/1277) ait Hikmetü’l-ayn en önemli eserlerden biridir. 13. yüzyıl İslâm bilim tarihinde önemli bir yere sahip olan Kâtibî, Ebherî’nin ve Fahreddîn er-Râzî’nin eserleri üzerine yaptığı çalışmalarla İbn Sînâ’cı felsefî geleneğin takipçilerinden olmuş ve bu minvalde başta İbn Sîna olmak üzere Fahreddîn er-Râzî ve Eb- herî’nin görüşlerinin ele alındığı klasik felsefe eseri Hikmetü’l-ayn’ı kaleme almıştır. Telifinden itibaren yoğun ilgi gören eser ilk iki ör- neğini Kâtibî’nin de talebeleri İbn Mutahhar el-Hillî (ö. 726/1325) ve Kutbuddin Şîrâzî’nin (ö. 710/1311) ortaya koyduğu şerhlerle farklı bir boyut kazanmıştır. İslâm düşüncesinde Hikmetü’l-ayn en büyük şöhretine ise İbn Mübârekşâh (ö. 784/1382’den sonra) ile kavuşmuştur. Bu şerhlerle beraber felsefe alanında üst düzey ders kitabı mahiyetine bürünen esere farklı dönemlerde şerhler ve şerh- ler üzerine farklı türde “haşiye” ve “talik”ler yazılmaya devam et- miştir. Ancak eser dönemsel olarak kendini Muhyiddîn et-Tâlişî (ö. 905/1500’den sonra) şerhi ile birlikte özellikle bu üç şerh üzerinden takip ettirmiştir.
Bu bildirimizde, Şîrâzî’nin Hikmetü’l-ayn geleneği içindeki yeri teknik bir analiz yoluyla tespit edilerek etkisi ortaya konmuştur. Hiç şüphesiz teorik tartışmalar olmadan bir eserin etkisini konuşmak mümkün değildir. Öyle ki sadece teorik açıdan yaklaşım bile met- nin gücünü göstermeye yeterlidir. Bununla beraber bu tebliğimizde “teknik-tarihsel bir açıdan eserin gelenek içi konumunu konuşabil- me” imkanı ortaya konmaya çalışılmıştır. Yani eserin, teorik tar- tışmalar ve temel yaklaşımları işlemek suretiyle nitel bir gözlemle incelemek yerine; niceliksel bir perspektifle ilişki haritası üzerinden etkisi gösterilmiştir. Ayrıca Şîrâzî’nin ve diğer şarihlerin tarafgir olduğu bazı meselelere (teorik tartışmalara) de kısaca atıf yapıla- rak, şerhin Hikmetü’l-ayn literatüründeki farklılıklarına bir nebze de olsa değinilmiştir.
İçerik açısından bu çalışmamızda Şîrâzî şerhinin literatürdeki hiye- rarşik yerine; Hikmetü’l-ayn geleneğinde ilk dört şerhe dair istinsah çalışmalarının (telifinden günümüze 14/20. yüzyıl başlarına kadar) istatistiksel dağılımına, Şîrâzî şerhinin (Kitâbu’l-Fevâid/el-Havâ- şi’l-Kutbiyye) İbn Mübârekşâh şerhi bağlamında etkilerinin nice- liksel değerlendirilmesine; Muhyiddîn et-Tâlişî’in Hikmetü’l-ayn şerhinde Şîrâzî şerhi ve diğer kaynakların etkisine; Hikmetü’l-ayn şerhleri bağlamında Şîrâzî ve İbn Mutahhar el-Hillî ilişkisine; Şerhler (ilk dört şerh) arasındaki genel ilişki ağına değinilmiş ve Şîrâzî’nin Hikmetü’l-ayn şerhindeki kaynaklarına ve felsefî konu- lardaki birkaç farklı görüşüne dikkat çekilmiştir.
From al-Hawāshi al-Qutbiyya to Qutb al-Muhashshī: An Attempt of Technical Analysis
(The Place and the Role of Qutb al-Dīn al-Shīrāzī in the Tradition of Hikmat al-ʻAyn)
İbrahim Halil Ayten
In the philosophical tradition after Ibn Sīnā (d. 428/1037), Fahr al- Dīn ar-Rāzī (d. 606/1210), and Asīr al-Dīn al-Abharī (d. 663/1265), Hikmet al-ʻAyn belonging to Najm al-Dīn al-Kātibī (d. 675/1277) is one of the most important works. Kātibī, who has an important place in the 13th-century Islamic history of science, became a follower of the Avicennian philosophical tradition with his studies on the works of Asīr al-Dīn al-Abharī and Fahr al-Dīn ar-Rāzī. In this way, he wro- te the classical philosophical work Hikmat al-ʻAyn, which deals with the views of Fahr al-Dīn al-Rāzī and Abharī, especially Ibn Sīna. The work, which has attracted great interest since its compilation, acquired a greater significance with the commentaries, whose firsttwo examples were presented by Kātibī’s students, Ibn Mutahhar al-Hillī (d. 726/1325) and Qutb al-Dīn Shīrāzī (d. 710/1311). Howe- ver, in Islamic thought, Hikmat al-ʻAyn gained its greatest fame with Ibn Mubarakshah (d. 784/1382). With these commentaries, different types of “glosses” and super commentaries and annotations continu- ed to be written on this book, which became a high-level textbook in the field of philosophy. However, together with Muhyi al- Dīn al-Tālishī’s (d. 905/1500) commentary, the work has been followed periodically especially through these three commentaries.
In the present paper, the place of Shīrāzī in the Hikmat al-ʻAyn tra- dition has been determined, and his influence has been revealed. Undoubtedly, it is not possible to talk about the impact of a work without theoretical discussions. So much so that even the theoreti- cal approach is enough to show the power of the text. However, in this paper, the possibility of whether to be able to talk about the int- ra-traditional position of the work from a technical-historical point of view has been attempted to be answered. In other words, instead of examining the work with a qualitative observation by processing theoretical discussions and basic approaches, the effect is shown on a relationship map using a quantitative perspective. In addition, some issues (theoretical discussions) on which Shīrāzī and other commen- tators are biased are briefly referred to, and the different aspects of the commentary within the Hikmat al-ʻAyn literature are mentioned to some extent.
In terms of content, in the present study, the hierarchical place of the commentary of Shīrāzī in the literature, the statistical distribution of the first four commentaries in the Hikmat al-ʻAyn tradition (from their compilation to the beginning of the 14th/20th century), qu- antitative evaluation of the effects of Shīrāzī’s commentary (Kitāb al-Fawāid/el-Hawāshi’l-Qutbiyye) in the context of Ibn Mubārek- şāh’s commentary, the effect of the commentary of Shīrāzī and ot- her sources in Muhyi al-Dīn et-Tālishī’s commentary on Hikmat al-ʻAyn, the relationship between Shīrāzī and Ibn Mutahhar al-Hillī in the context of Hikmat al-ʻAyn commentaries, and the general re- lationship network between the commentaries (first four commen- taries) have been mentioned. Attention has been drawn to Shīrāzī’s sources in his commentary on Hikmat al-ʻAyn and his several diffe- rent views on philosophical issues.
Merkez, Muhît ve Öteki:
Kutbuddin Şîrâzî’nin Fealtu fe-lâ telum Adlı Eseri Etrafında ‘Tebrîz Matematik-Astronomi Okulu’ndaki İlmî Ağın Çözümlenmesi
İhsan Fazlıoğlu
İslam temeddünü tarihi boyunca âlimler arasındaki dikey ve yatay ilmî ilişkiler her zaman önemli olmuştur. Özellikle bilginin üretimi, ifadesi, öğretimi, aktarımı, paylaşılması, korunması, alımlanması, eleştirilmesi, savunulması, kısaca bilginin dolaşımı ve buna ilişkin diğer kavramlar dikkat çekici davranış biçimleri üretmiştir. Bahusus bilgiyi üreten siyâsî ve ilmî merkez ile muhitin dışındakiler arasında bilginin dolaşımı çerçevesinde ilişkilerin nasıl olacağı bir sorun ola- rak incelenmeyi beklemektedir. Daha da önemlisi, İslâm temeddünü coğrafyası dışındaki, Bizans ve Çin gibi farklı siyâsî-ilmî havzalar ile ilmî çerçevede nasıl bir ilişki kurulduğu ve bu ilişkinin moral zemininin ne olduğu soruları da yanıtlanmaya muhtaçtır.
Bu bildiride öncelikle Kutbuddin Şîrâzî’nin coğrafî uzayı belirle- necek; akabinde siyâsî muhatapları üzerinde durulacak; hocala- rının kimler olduğu tespit edilecek; muhatap olduğu çağdaşlarına değinilecek; birlikte çalıştığı mesai arkadaşlarına işaret edilecek ve önemli öğrencilerine bakılacaktır. Akabinde yukarıda dile getirilen sorun alanları, Kutbuddin Şîrâzî’nin esas itibariyle saf bir ‘eleştiri’ amacıyla kaleme aldığı Fealtu fe-lâ telum adlı eserin etrafında tar- tışılacak; eserde zikredilen isimler, konular ile eleştirilen ilişkiler tarihî bağlam göz önünde bulundurularak incelenecektir. Bu ince- leme ile XIII. yüzyılın ikinci yarısı ile XIV. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşamış bir allâmenin örnekliğinde İslam dünyasındaki felsefe-bi- lim ağı (net-work) ile insanın, kitabın ve bilginin dolaşım küresini tespit etmek amaçlanmaktadır.
The Center, the Circle and the Other:
The Analysis of the Scientific Network of the ‘Mathematical-Astronomical School of Tabriz’ Around the Treatise of Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī named Fealtu fe-lā telum
İhsan Fazlıoğlu
Throughout the history of Islamic civilization, vertical and hori- zontal scientific relations between scholars have always been im- portant. Especially the production, expression, teaching, transfer, sharing, protection, reception, criticism, defense of knowledge, in short, the circulation of knowledge and other related concepts have produced remarkable behavior patterns. It is waiting to be examined as a problem how the relations between the political and scientific center that produces the knowledge and those outside the neigh- borhood will be within the framework of the circulation of know- ledge. More importantly, the questions of what kind of scientific relationship is established with different political-scientific basins such as Byzantium and China, apart from the geography of Islamic contemplation, and what is the moral basis of this relationship, also need to be answered. In this paper, first of all, the geographical spa- ce of Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī will be determined; followed by their political interlocutors. His teachers will be determined, his contem- poraries will be mentioned, colleagues with whom he works will be pointed out and his important students will be examined. Subsequ- ently, the above-mentioned problem areas will be discussed around Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī’s Fealtu fe-lā telum, which he wrote mainly for pure ‘criticism’. The names mentioned in the work, the subje- cts and the criticized relations will be examined by considering the historical context. With this review, the example of a scholar who lived in the second half of the 13th century and in the first quarter of the 14th century, it is aimed to determine the sphere of circulation of people, books and knowledge with the philosophy-science network in the Islamic world.
Fahreddin er-Râzî ve Kutbuddin Şîrâzî Düşüncesinde Epistemolojinin Zemini Olarak Görme Teorisi
Kübra Şenel
Göz ile görülen obje arasında fiziksel bir ilişki olmaksızın görme- nin gerçekleşmeyeceği Grek görme teorilerinin paylaştığı temel önermedir. Söz konusu ilişki Galen’in belirttiği gibi duyulur bir kuvveyle yahut maddî bir ruhla olabilir. Bu temel önermenin esas kabul edildiği iki farklı teori uzun yıllar boyunca hâkim görme teo- rileri olmuşlardır. Biri fizikçilerin ileri sürdüğü, görmenin objeden göze ulaşan ışınlar yoluyla olduğunu söyleyen ‘nesne ışın teorisi’ (intromissionism), diğeri ise matematikçilerin ileri sürdüğü görme- nin gözden objeye doğru çıkan ışınlar yoluyla olduğunu ileri süren ‘göz ışın teorisi’dir (extramissonism). Aristoteles’ten itibaren İbn Sînâ’nın da dahil olduğu bir grup filozof nesne ışın teorisini be- nimserken, İslâm filozoflarından örneğin Kindî ise göz ışın teorisini kabul etmiştir. Çağımızın ileri gelen bilim tarihçilerinden biri olan A. I. Sabra’nın da belirttiği üzere 11. yüzyıldaki hâkim görme teori- sinin nesne ışın teorisi olduğu söylenebilir.
Görme bilgi teorisinin temelini de oluşturan beş dış kuvveden biri olduğu için bilgi teorilerinin inşasında da belirleyici rol oynamış- tır. Fahreddin er-Râzî söz konusu iki teorinin de görmeyi yeterince açıklayamadığını öne sürmüş ve kendi görme ve dolayısıyla bilgi teorisini oluşturmak üzere iki teoriye ayrı ayrı eleştiriler yöneltmiş ve nihayet iki kuramı birleştiren bir görme kuramı benimsemiştir. Sühreverdî de İşrâkî bilgi teorisine temel oluşturmak üzere her iki görme teorisine karşı çıkarak yeni bir görme teorisi öne sürmüştür. İşrâkî çizgiyi devam ettiren Kutbuddin Şîrâzî ise söz konusu görme teorisini ayrıntılarda derinleştirmiştir. Bu tebliğin hedefi Fahreddin er-Râzî ve İşrâkî çizginin takipçisi Kutbuddin Şîrâzî’nin kendi bilgi teorileriyle bağlantılı olarak görme teorilerine karşı çıkış sebepleri- ni ve bunun yerine nasıl bir görme teorisi oluşturdukları, özellikle de benimsedikleri bilgi kuramına olan yansımalarını dikkate alarak karşılaştırmalı bir şekilde ortaya koymaktır.
Theory of Vision as The Basis of Epistemology in Fakhr al-Dīn Rāzī’s and Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī’s Thought
Kübra Şenel
It is the basic premise shared by the Greek theories of vision that seeing can’t occur without a physical relationship between the aye and the object seen. The relationship in question can be with a sen- sible force or a material sprit as Galen states. Two different theories on which this basic proposition is accepted have been the dominant vision theories for many years. One is the ‘object ray theory” (int- romissionism), which is put forward by physicist, which says that seeing is through rays reaching from the object to the eye, and the other ise the ‘eye ray theory’ (extramissonism) which is suggested by mathematicians. Since Aristotle, a group of philosophers inclu- ding Avicenna adopted the object ray theory, while al-Kindī, one of the Islamic philosophers, accepted the eye ray theory. As A. I. Sabra, one of the leading science historians of our age, stated, it can be said that the dominant vision theory in the eleventh century was object ray theory.
Since vision is one of the five external forces that form the basis of information theory, it has also played a decisive role in the const- ruction of epistemological theories. Fakhr al-Dīn Rāzī claimed that neither of the aforementioned theories could adequately explain se- eing, and he critizes the two theories separately to form his own theory of vision and therefore knowledge, and finally he adopted a theory of vision that combines the two theories.
Suhrawardi also proposed a new vision theory by opposing both vision theories to form a basis fort he Ishrāqī theory of knowledge. Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī, who continued the Ishrāqī line, deepened the vision theory in details. The aim of this paper is to present in a comparative way the reasons why Fakhr al-Dīn Rāzī and Quṭb al- Dīn al-Shīrāzī, who are followers of the Ishrāqī line, opposed vision theories in connectionn with their own theories of knowledge, and what kind of vision theory they created instead, especiallay its refle- ctions on the theory of knowledge they adopted.
Kutbuddin Şîrâzî’nin el-Kânûn fi’t-tıbb’a Yazdığı Şerhte Alıntılar
Naohide Yaguchi
Bu tebliğde el-Kânûn fi’t-tıbb adlı esere yazdığı şerh olan Tuhfe- tü’s-saʿdiyye’de Kutbuddin Şîrâzî’nin kullandığı kaynakları direkt ve mealen alıntılayışına açıklık getirecek ve Beyânü’l-hâce ile’t-tib- bi ve’l-etıbbâ adlı eserinin Tuhfe’de yer alan pasajlardan oluştuğunu göstereceğim.
Şîrâzî Tuhfe’de önceki müelliflerden sık sık alıntılar yapmaktadır. Bu şerh, daha önceki şerhlerde de ele alınan konularla ilgilenmekte, onlarda geçen argümanları tekrarlamakta ve sıklıkla eleştirmekte- dir. Bu süreç içerisinde Fahreddin er-Râzî’nin şerhi önemli bir role sahiptir.
Bu şerhlerden aktardıklarına ek olarak Şîrâzî, Tuhfe’nin Dördüncü Fen’inin son kısmında kendinden önceki müelliflerin tıp etiğiyle il- gili eserlerinden uzun alıntılar yapmaktadır. Şîrâzî’nin tıp etiği ve deontolojisi hakkında kendi ortaya koyduğu tartışmalar ve sözünü ettiğimiz alıntılar Şîrâzî’nin bu sahada kaleme aldığı Beyânü’l-hâce ile’t-tibbi ve’l-etıbbâ’sının son kısmını oluşturmaktadır. Beyân’ın ilk kısmına gelince orası da Tuhfe’nin İkinci Fen’inin son kısmın- dan ve Üçüncü Fen’in ilk kısmından oluşmaktadır. Esas itibariyle el-Kânûn’la irtibatı olmayan bu alıntılar ve tartışmalar Tuhfe’yi tıp alanında kapsamlı bir çalışma kılmak için esere dahil edilmiştir. Şîrâzî’nin bu sık alıntılarının onun özgün yönlere sahip olmadığının işareti olarak algılanmaması gerekir. Şerh onun tıp ve diğer alanlar- da ortaya koyduğu araştırmaların ürünlerini yansıtmaktadır.
Quotation in Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī’s Commentary on the Canon of Medicine
Naohide Yaguchi
In this paper, I will shed some light on Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī’s qu- otations and paraphrases of his sources in the commentary on the Canon of Medicine, al-Tuḥfa al-Saʿdīya (the Offering for Saʿd) and show that his Bayān al-ḥāja ilā al-ṭibb wa-l-aṭibbāʾ (Proof of Ne- cessity of Medicine and Physicians) is composed of the excerpts from his al-Tuḥfa.
In al-Tuḥfa, he frequently quoted from his predecessors. His com- mentary dealt with the same themes as the preceding commentaries, and he reproduced and often criticized their arguments. In this pro- cess, the commentary of Fakhr al-Dīn al-Rāzī played an important role.
In addition to the reproduction of these commentaries, there are long quotations from treatises on medical ethics of his predecessors in the last part of fann 4 of al-Tuḥfa. With al-Shīrāzī’s discussions on medical ethics and deontology which follow them, these quo- tations form the latter part of his treatise on medical ethics, Bayān al-ḥāja ilā al-ṭibb wa-l-aṭibbāʾ (The Proof of Necessity of Medicine and Physicians). As for the former part of Bayān, it came from the last part of fann 2 and the first part of fann 3 of al-Tuḥfa. Those quotations and discussions which were originally irrelevant to the Canon were incorporated into al-Tuḥfa in order to make it a comp- rehensive work on medicine.
His frequent quotation should not be taken as an indication of the lack of originality. His commentary reflected the products of his researches in medicine and other fields.
Fethu’l-Mennân Tefsirinin Yazılış Gayesinin Tefsir Bütününde Analizi
Resul Ertuğrul
Bu çalışmamızın amacı kendi çağının özelliklerini taşısa da özellik- le yazılış amacı bakımından tefsir geleneğinden farklı olarak halk için, halkı irşat edenlere azık olması için yazılan Fethu’l-Mennân tefsirinin içeriğinin, Kutbuddîn Şîrâzî (ö. 710/1311)’nin tefsirinin mukaddimesinde belirttiği bu amaç ile ne kadar örtüştüğünü orta- ya koymaktır. Bunun için de müfessirin çok sayıda kaynaktan ya- rarlanarak kırk cilt olarak telif ettiği ve elimizde 29 cildi bulunan tefsirini tetkik edip çalışmamızın amacı ile sınırlı olarak birtakım örnekler de sunarak müfessirin tefsirini yazış gayesini ne kadar ger-çekleştirdiğini ortaya koyabilmeyi ve bu vesileyle tefsirinin daha iyi tanınmasına katkı sağlamayı hedefledik. Çağının bilimi ve fel- sefesi de dâhil olmak üzere birçok alanda eserler vererek “allâme” lakabıyla anılmayı hak eden ve ömrünün son yıllarını bir münzevi gibi yaşayıp Kur’an’ı, sünneti anlatmaya ve tefsirini yazmaya ada- yarak halka düzenli olarak sohbetler veren ve Gazzâlî’nin İhyâ’sını mütalaa eden Şîrâzî, bu tutumunu tefsirine de yansıtarak toplumun ıslahını amaç edinmiştir. Bu vesileyle rivayet ağırlıklı olarak yazdı- ğı tefsirinde rivayetlerin mesajını ön plana çıkararak halkın ilgisini çekmeyen sened zincirini terk etmiş, irşat amaçlı olarak kısmen işâ- ri yorumlara yer vermiş, ayetlerin anlam ve maksadını ortaya koya- cak dirâyet malzemesine gerektiği kadar başvurmuştur. Önsözünde de belirttiği gibi, Arap dilinin kuralları, i‘rab, belâgat vb. alanla- ra fazlaca eğilmemiş ve tefsirinde sade bir dil kullanmıştır. Yazar halkın ve halka öğüt verenlerin ihtiyacına göre tefsirinin içeriğini oluşturmaya özen göstermiş, dinî ve ahlâkî alanda toplumsal bo- zulmalara da dikkat çekerek toplumun ihtiyaçlarına cevap sunmaya çalışmıştır.
Analysis of the Purpose of Writing the Tafsir Fethu’l-Mennân over the Whole Tafsir
Resul Ertuğrul
The present study aims to reveal the extent to which the content of the tafsīr Fethu’l-Mennān, which possesses the characteristics of its own time although it was (in contrast with the tafsīr tradition in terms of particularly its purpose of writing) written for the public in order to serve as a provision for those who guide the public, fits the purpose specified by Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī (d. 710/1311) in the introduction of the tafsir. For this purpose, it was aimed to analyze twenty nine available volumes out of forty of the tafsir compiled by the glossator in reference to many sources and reveal the extent to which the glossator achieved a harmony between the tafsir and its purpose of writing by limiting the subject to the purpose of the pre- sent study and presenting certain examples, therefore contributing to increasing the popularity of this tafsīr. al-Shīrāzī, who gained the nickname “scholar” for his works in many fields including the science and philosophy of his time, lived the final years of his life in seclusion, devoted himself to teaching the Qur’an and sunnah, writing the tafsīr of the Qur’an, making speeches to the public on a regular basis and studying İhyā by Gazzâlî, reflected this attitude to his tafsīr as well, and aimed to reform the society. For this purpose, he emphasized the message of narratives in his tafsir, which was ma- inly written in the form of narratives, abandoned the chain of deed, which did not attract the attention of the public, included partially written commentaries for the purpose of showing the true path, and referred to wisdom towards revealing the meaning and purpose of verses as much as necessary. As stated in his introduction, he did not emphasize areas such as the rules of the Arabic language, irab, rhetoric, etc., and used a plain language in his tafsīr. The writer ai- med to create the content of his tafsir in accordance with the needs of the public and those guiding them, and tried to answer the needs of the society by pointing out social deterioration in religious and moral terms.
Kutbuddin Şîrâzî’nin Gezegenlere Dair Ortaya Koyduğu Enlem Teorileri
Sajjad Nikfahm-Khubravan
Çok yönlü bir alim olan Kutbuddin Şîrâzî (ö. 710/1310) teorik ast- ronomi alanında dört büyük eser kaleme almıştır: Nihâyetü’l-idrâk fî dirâyeti’l-eflâk (telif tarihi 680/1281), İhtiyârât-ı Muzafferî (telif tarihi 680/1282), Tuhfetü’ş-şâhiyye (telif tarihi 684/1285) ve Feʿal- te felâ telüm (telif tarihi 700/1300 yılından sonra). Eserleri boyunca Şîrâzî’nin fikirlerinde görülen dönüşüm onun, teorik astronomi sa- hasının başlıca problemlerinden bazılarıyla yakından ilgilendiğine işaret etmektedir. Öyle ki, yeni fikirleri oluştuğunda ya en son ka- leme aldığı eseri revize etmekte ya da son bulgularını sunmak için başka bir eser kaleme almaktaydı. Şîrâzî’nin fikirlerindeki dönüşü- mü temsil eden problemlerden birisi de gezegenlerin enlemleriyle ilişkili olandır. Bu problem antik dönemlerden itibaren astronomi- nin karmaşık konularından birisi kabul edilegelmiştir. Şîrâzî muh-telif eserlerinde gezegenlerin enlemleri meselesine farklı çözümler önermiştir. Şîrâzî’nin eserleri ve ortaya koyduğu gezegen model- leri son yıllarda belirli bir ilgiye mazhar olmuştur, fakat önerdiği enlem teorilerinin taşıdığı önem şimdiye değin takdir edilmemiştir. Bu tebliğde Şîrâzî’nin muhtelif enlem teorilerini ve bu modelleri geliştirme metotlarını inceleyecek ve bunları Batlamyus astrono- misi üst bağlamı içerisine yerleştireceğim. Batlamyus’un Planetary Hypotheses’teki modelinden hareketle Müeyyedüddin Urdî’nin (ö. 664/1266) ortaya koyduğu modele dayanan modellerini Şîrâzî’nin nasıl meydana getirdiğini de ele alacağım. Şîrâzî’nin bu modelleri ortaya koymak suretiyle çözmeye çalıştığı problem türlerini gös- terecek ve Feʿalte’de kendisinin de söylediği gibi ele aldığı prob- lemleri çözmede bu modellerin hiçbirinin neden başarılı olamadığı sorusunu cevaplayacağım. Dahası Şîrâzî’nin ortaya koyduğu mo- dellerin teorik astronomi alanında ileride görülecek gelişmelere na- sıl etki ettiğini de ele alacağım. Özellikle de Şîrâzî’nin modellerinin İbnü’ş-Şâtır ve nihayetinde Kopernik astronomisine olan etkisine işaret edeceğim.
Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī’s Planetary Latitude Theories
Sajjad Nikfahm-Khubravan
The polymath Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī (d. 710/1310) wrote four major works on theoretical astronomy: Nihāyat al-Idrāk fī Dirāyat al-Aflāk (The highest attainment in comprehending the orbs, writ- ten in 680/1281), Ikhtiyārāt-i Muẓaffarī (the Muẓaffarī selections, written in 680/1282), al-Tuḥfa al-Shāhiyya (The imperial gift, writ- ten in 684/1285), and Faʿalta fa-lā talum (You have acted, so do not blame, written after 700/1300). The evolution of Shīrāzī’s ideas throughout his works indicates his close engagement with some of the major problems of this field. In fact, when he came up with new ideas, he either revised his latest work or wrote another work in order to present his most recent findings. One of these problems, which represents the evolution of Shīrāzī’s ideas, is the problem of planetary latitude. This problem was considered to be a complica-ted astronomical problem since ancient times. In his various works, Shīrāzī suggested different solutions for the problem of planetary latitude. In recent years, Shīrāzī’s works and planetary models have attracted some attention, although the importance of his latitude the- ories have remained unacknowledged until now. In this paper, I will analyze Shīrāzī’s different latitude theories, his approach to develo- ping these models, and I contextualize them within the broader con- text of Ptolemaic astronomy. I will discuss how Shīrāzī created his latitude models based on Muʾayyid al-Dīn al-Urḍī’s (d. 664/1266) model which itself originated from Ptolemy’s model in Planetary hypothesis. I will show the kind of problems Shīrāzī was trying to solve by creating these models and answer the question why, as he himself stated in the Faʿalta, none of these models were successful in solving the problems with which he was concerned. I will also discuss the impact of Shīrāzī’s models on the later developments in the field of theoretical astronomy. Specifically, I will highlight the effect of Shīrāzī’s models on Ibn al-Shāṭir and eventually on Coper- nican astronomy.
Şîrâzî’nin Felsefeye Yönelik Tavrı: Bazı Ön Mülahazalar
Sally P. Ragep & F. Jamil Ragep
Kutbuddin Şîrâzî’nin pek çok eserinde felsefeye yönelik aşağıla- yıcı ifadeleri bulunmaktadır (Felsefeden kasıt İslam geleneği içe- risinde değişikliğe uğramış Aristocu felsefedir). Buradan hareketle Şîrâzî’nin en çok temayüz ettiği iki disiplinde, yani astronomide ve tıpta, doğa felsefesi ve metafizikten uzak durmuş olması beklenir. İşin aslı şu ki, eserlerinde felsefeyi nasıl ele aldığına yakından bak- tığımızda onun bu disipline daha incelikli ve hatta zaman zaman sempatik bir tavır takındığını görürüz. Fakat Kutbuddin Şîrâzî de- ğişik alanlarda devasa bir külliyat bıraktığından ve bunların önem- li bir kısmı dikkatli incelemelere henüz konu edinilmediğinden Şîrâzî’nin entelektüel mensubiyetleri ve zaman içerisinde benim- sediği pozisyonların muhtemel dönüşümü hakkında kati sonuçlara varmak için henüz çok erken. Tebliğimizde ikisi astronomi biri tıp alanlarında olmak üzere üç eserinden seçilmiş ve doğa felsefesi- ne yönelik muğlak bir pozisyona sahip olduğuna işaret eden bazı pasajları inceleceğiz. Bu pasajlar, Dünya’nın hareketsiz olmasıyla ve bir doktorun doğa felsefesinden devşirilmiş önermeleri kulla- nıp kullanmayacağıyla, kullanacaksa bunun nasıl olacağıyla ilişkili problemler hakkındadır.
Shīrāzī’s Attitude Toward Philosophy: Some Preliminary Observations
Sally P. Ragep & F. Jamil Ragep
Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī makes some derogatory statements about philosophy (here understood as Aristotelian philosophy as modi- fied within Islam) in a number of his works. One might conclude from this that he would avoid using natural philosophy and metap- hysics in the two sciences for which he is most noted: astronomy and medicine. However, a closer look at how he actually deals with falsafa in these writings reveals a much more nuanced and even, at times, sympathetic view of philosophy. But since Quṭb al-Dīn has left us a massive corpus of texts on a wide range of subjects, many of which have yet to receive careful study, it is far too early to reach definitive conclusions about his intellectual affiliations and the pos- sible evolution of his positions over time. In our paper, we examine a few passages from three of his works (two from astronomy, one from medicine) that indicate his ambiguous position toward natural philosophy. These passages deal with the question of the Earth’sstasis and with the question of whether and how a doctor would use premises from natural philosophy.
Dürretü’t-Tâc Eseri Özelinde Kutbuddin Şîrâzî’nin Mûsikî Teorisi
Sema Dinç
XIII. yüzyıl, İslam medeniyetinde mûsikî nazariyesinin hikmet ve tecrübeye dayalı riyâzî (talimî) ilimler arasında sayılarak ele alındı- ğı ve önceki yüzyıllarda yazılmış eserlerle mukayeseli bir şekilde yeniden yapılandırıldığı bir dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Dönemin mûsikî teorisyenleri arasında ilk sıralarda yer alan Kut- buddin Şîrâzî, mûsikî ilmini bir kısmı günümüzde hâlâ kullanılmak- ta olan teori ve hesaplamalarla ele almış ve aynı zamanda mûsikî- nin amelî kısmıyla da ilgilenmiştir. Fârâbî, İbn Sînâ ve Safiyyüddin Urmevî’nin görüşlerine yer verdiği ve zaman zaman onların söy- lemlerini eleştirdiği Dürretü’t-Tâc isimli eseri, içerisinde mûsikî bölümünün de bulunduğu ansiklopedik bir yapıdadır. Mûsikî bö- lümünü 5 kısımdan tekvin ettiği bu eserde; sesin anlamı ve mûsikî sanatının kısımlarını ele aldığı birinci kısım; nağmelerin uyum ve uyumsuzluğu, teller ve bunların oranlarına değindiği ikinci kısım; aralıklarla ilgili tafsilatlı bilgi verdiği üçüncü kısım ve cinslerden söz ettiği dördüncü kısım, Şîrâzî’nin mûsikîyi matematik ilmiyle izah ettiği başlıklar olarak belirginleşmektedir. Aynı zamanda bir sâzende olduğu düşünülen Şîrâzî, ud sazına ve onunla ilgili mesele- lere de hâtime bölümünde yer vermiştir. Amelî ve nazarî mûsikînin, ele alınması gereken bir diğer mevzusu olan ritim (îkâ‘) konusu, son bölüm olan 5. denemede tafsilatıyla incelenmiştir.
Nasîrüddîn Tûsî gibi döneminin önemli üstatlarından eğitim gör- müş ve kendisi de hocalığı ve mûsikî teorisyenliği yönüyle temayüz etmiş olan Şîrâzî, İran coğrafyasının yetiştirdiği ve Türk-Arap-İran mûsikî temellerinin atılmasında önemli rol oynamış tarihî bir şah- siyet olarak kendisinden sonra da Abdülkâdir Merâgî gibi pek çok ilim adamını etkilemiştir. Bu bağlamda, Dürretü’t-Tâc isimli eseri- nin mûsikî bölümü ve kendisinin mûsikîyle hemhâl olan kişiliği bu tebliğde incelenmeye çalışılacaktır.
The Musical Theory of Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī According to Durrat al-Tāj
Sema Dinç
13th century appears as a period when the theory of music in Islamic civilization was considered as one of the riyadi (talimi) sciences ba- sed on wisdom and experience, and it was restructured in a compa- rative way with the works written in previous centuries. Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī , who was among the first music theorists of the period, dealt with the science of music with theories and calculations, some of which are still used today, and at the same time he was interested in the practical part of music. His work called Durrat al-Tāj, in which he includes the views of al-Fārābī, Ibn Sīnā and Safi al-Dīn al-Urmawī and criticizes their discourses from time to time, is in an encyclopedic structure including the music section. In this work, he composed the musical part in 5 parts; the first part, he deals with the meaning of sound and parts of musical art; the second part, he tou- chs on harmony and discord of tunes, strings and their proportions; the third part, he gives detailed information about the intervals, and the fourth part, where he talks about the genres, become evident as the titles in which Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī explains music with the science of mathematics. al-Shīrāzī who is thought to be an musician at the same time, also gived place to the oud and the issues related to it in the conclusion section. The subject of iqa (rhythm), which is another subject of practical and theoretical music that needs to be addressed, has been studied in detail in the 5th section, which is the last chapter of his work.
al-Shīrāzī, who was educated by the important masters of his time such as Nasir al-Din Tusi and also distinguished himself as a teac- her and music theorist, is a historical figure who was growed by the Iranian geography and played an important role in laying the basies of Turkish-Arabic-Iranian music, and affected many scholars like Abd al-Qādir Maraghī after him. In this context, the subjects of the musical part of his work named Durrat al-Tāj and his personality, which is dealt with music, will be examined in this paper.
Kutbuddin Şîrâzî Optiği
Sena Aydın
İbnü’l-Heysem optiğinin muhyisi Kutbuddin Şîrâzî optiğe dayalı müstakil bir eser yazmamış olmakla beraber hem astronomiye dair Nihâyetü’l-idrâk adlı eserinden hem de İşrâkiyye akımının kurucu- su olan Şihâbüddin es-Sühreverdî’nin eserine yazmış olduğu şerh olan Şerhu Hikmeti’l-işrâk adlı eserinden bir Şîrâzî optiğine ulaş- mak mümkündür. Şîrâzî, öğrencisi Kemâleddin el-Fârisî’yle birlik- te, ışığın damla yüzeyine girerken ve çıkarken iki kırılma ve damla içinde bir yansımayla gökkuşağını oluşturmasına dair modern bilim açısından doğru olan açıklamaya ulaşan ilk kişiler olarak kabul edi- lebilir. Öyle ki Şîrâzî, Kemâleddin el-Fârisî’nin optikteki kırılma olgusuna dair ilgisini ve bu alandaki kaynak ihtiyacını fark ederek İbnü’l-Heysem’in Kitâbü’l-Menâẓır’ının tam metnini uzak olduğu- nu belirttiği bir mesafeden Fârisî’ye ulaştırmıştır. İbnü’l-Heysem’in ölümünden Kemâlüddîn el-Fârisî’nin Tenkīhu’l-menâzır’ı kaleme aldığı süreye kadar yazılmış başka bir Kitâbü’l-Menâzır nüshası- nın günümüze ulaşmamış olması, İbnü’l-Heysem optiğinin ve daha sonra Osmanlı’da devam eden optik geleneğin Şîrâzî’ye borçlu ol- duğunu göstermektedir. Gökkuşağının doğru açıklanmasına dair katkısının yanı sıra, Şîrâzî’nin Şerhu Hikmeti’l-işrâk adlı eserinde sunmuş olduğu görmeye dair teorisi dikkat çekicidir. Görmeyi göz- den çıkan ışınların oluşturduğu görme konisiyle açıklayan Öklid kökenli göz-ışın teorisi ve nesneden göze ulaşan ışınlarla açıkla- yan İbn Sînâ kökenli nesne-ışın teorisini reddederek kendi İşrâkî teorisiyle açıklamıştır. Şîrâzî’nin İşrâkî teorisine göre görme, göz ve nesne arasında bir engel olmadığında gözlemci ruhunda gerçek- leşen bir aydınlanmayla gerçekleşmekte, burada nesnenin tamamı tek bir gerçeklik olarak algılanmaktadır. Işık hem Ay altı hem de Ay üstü alemlerde tüm hareketlerin kaynağıdır. Sonuç olarak bu çalış-ma İbnü’l-Heysem optiğini yeniden canlandıran Şîrâzî’nin eserleri Nihâyetü’l-idrâk ve Şerhu Hikmeti’l-işrâk üzerinden bir Şirâzî opti- ğine ulaşmayı hedeflemektedir.
The Optics of Qutb al-Dīn al-Shīrāzī
Sena Aydın
Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī , the transferror of the optics of Ibn al-Hay- tham, didn’t write a separate work based on optics but he wrote the work Nihāyat al-Idrāk on astronomy and a gloss named Sharḥ al-Ḥikmat al-Ishrāq to the work of Shihāb al-Dīn al-Suhrawardī, the founder of the illuminationism. It is possible to reach the optics of al-Shīrāzī from these works. al-Shīrāzī, together with his student Kamāl al-Dīn al-Fārisī, could be regarded as the first to arrive at the correct explanation in terms of modern science about the formation of a rainbow by two refractions and a reflection in the drop as light enters and exits the surface of the droplet. Hence al-Shīrāzī, noti- cing al-Fārisī’s interest in the phenomenon of refraction in optics and the need for resources in this field, conveyed the full text of Ibn al-Haytham’s Kitāb al-manāzir to al-Fārisī from a distance he sta- ted to be far. The fact that another copy of Kitāb al-manāzir, written after the death of Ibn al-Haytham, until the time when Kamāl al-Dīn al-Fārisī’ wrote his Tankīh al-Manāzir, has not survived shows that the continuing optical tradition of Ibn al-Haytham in the Ottoman Empire is indebted to al-Shīrāzī. In addition to his contribution to the correct explanation of the rainbow, al-Shīrāzī’s theory of vision presented in his work Sharh al-Hikmat al-Ishrāq is remarkable. He rejected the Euclidean origined extramission theory, based on the cone of vision formed by rays coming out of the eye and Avicen- na’s intromission theory, based on rays transmitting to the eye from the object. al-Shīrāzī explained vision with his own Illuminationist (Ishrāqī) theory. According to his Ishrāqī theory, when there is no obstacle between the eye and the object, the enlightenment takes place in the soul of the observer, where the whole object is per- ceived as a single reality. Light is the source of all movement in both the sublunar and superlunar realms. As a result this study, by examining the optics in his Nihāyat al-Idrāk and Sharh al-Hikmat al-Ishrāq aims to reach the optical views of al-Shīrāzī who revived the optics of Ibn al-Haytham.
Kinaye ile Mecaz Arasında:
Tarihî Süreç ve Kutbuddin Şîrâzî’nin Yaklaşımı
Şükran Fazlıoğlu
Dilde, vazʻ aracılığıyla lafzın delâletinin, mutâbakat ile birebir ör- tüştüğü hakikati (nesneyi) vermesi yanında, tazammun ve iltizâm ile lafzın aklî bir luzûma dayanarak mecaz ve kinayeyi üretmesi Arap dili ve edebiyatı tarihi boyunca tartışılmış bir konudur. Bu tartışmada en genel anlamıyla dilin hakikatini veren kısmına vazʻ, mecaz ve kinaye kısımlarına ise istiʻmâl adı verilmiştir. Hemen tüm edebî sanatların varlığa geldiği bir alan olarak mecaz ve kinaye- nin, bu nedenlerle, özellikleri, benzerlikleri ve farklılıkları asırlar boyunca tartışma konusu olmuştur. Bu bildiride 13. y.y.ın sonu ile 14. y.y.ın başında yaşamış, hem yazdığı eserlerle hem de yetiştir- diği öğrencilerle Osmanlı ilim hayatının bazı alanlarda yönünü ta- yin etmiş Kutbuddin Şîrâzî’nin Miftâhu’l-miftâh’ında konuyu nasıl ele aldığı üzerinde durulacaktır. Bir tabib olan ayrıca İşrâkî-hikemî ekol üzere felsefe eserleri vermiş Kutbuddin Şîrâzî’nin genel ola- rak belagat ilmine özel olarak da beyan ilminin önemli konuları ki- naye ve mecaza bakış açısı gösterilecektir. Öncelikle, meselelerin tarihî gelişimi de göz önünde bulundurularak Sekkâkî’nin Miftâ- hu’l-ulûm’unda konuyu nasıl ele aldığı ve Kutbuddin Şîrâzî’nin eseri Miftâhu’l-miftâh’ta bu ele alışı nasıl yorumladığı üzerinde durulacaktır. Ayrıca Şîrâzî’nin söz konusu alanlardaki tarihî miras ile kurduğu ilişkinin boyutları gösterilmeye çalışılacaktır. Buradan hareketle de Şîrâzî’nin Şerh’indeki temel hedef ortaya konacaktır.
Between Allegory and Metaphor:
The Historical Process and Approach of Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī
Şükran Fazlıoğlu
In language, aside from determining the object through denotation of the verb through vazʻ, completely mutabakat in agreement with each other, metaphors and allegories being produced through tazam- mun and iltizam with regard to logical necessity have been a sub- ject much discussed throughout the history of Arabic language ant literature. Within this debate, referring to the part which indicates reality as vazʻ and parts which indicate allegories and metaphors as istiʻmal has been the general consensus. As almost all components of literary studies are present in the domain of allegories and metap- hors; their characteristics, differences and similarities have been a subject of discussion throughout centuries. This assertion will dwell on how Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī (d. 1311) who has determined some aspects of Ottoman scientific thought through both his pupils and works has dealt with this discussion in his work Miftâh al-Miftâh. The point of view of Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī , who was a doctor and has emitted philosophic works through Ishrāqī philosophic school, on allegories and metaphors which are integral subjects generally of rhetoric science and specifically beyan science will be shown. First, keeping in mind historical developments also, how this topic was viewed in Sakkākī’s Miftâh al-ulûm and how Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī interpreted Sakkākī’s views will be discussed. Furthermore, the ex- tent of the relations al-Shīrāzī forms with the historical heritage on forementioned topics will be shown. From there, the main objective of al-Shīrāzī’s commentary will be revealed.
Gezegenlerin Sıralaması Konusunda Müeyyedüddin Urdî’nin Kutbuddin Şîrâzî Üzerindeki Etkisi
Taro Mimura
Müeyyedüddin Urdî’nin (takribi 1200-1266) 1250’li yıllarda Şam’dayken, rasathane inşa etmesi ve oradaki alimlerle iş birliği içerisinde olması için Nasîrüddîn Tûsî (1201-1274) tarafından Me- raga’ya davet edildiği bilinmektedir. Meraga’ya gelmeden evvel Şam’da Kitâbü’l-hey’et adlı çalışmasını telif etmiştir. Bu eserinde Urdî Batlamyus astronomisini eleştirmiş ve yeni gezegen modelleri önermiştir. Meraga Rasathanesi’nde çalışmasından dolayı Kitâbü’l- hey’et’te geçen ve Batlamyusçu astronomiye yönelttiği eleştirileri, o bölgeledeki meslektaşlarını etkilemiş olabilir. Fakat ismini zikret- mediklerinden dolayı Urdî’nin o isimler üzerindeki etkisini tespit edebilmemiz zordur. Şuna dikkat çekmeliyiz ki, Kitâbü’l-hey’et’te Urdî yeni bir gezegen sıralaması önerisinde bulunmuş ve Venüs’ü Güneş’ten sonraya konumlandırmıştır. İlginçtir ki, Şîrâzî de ken- di eserlerinde bu yeni tertibi benimsemiştir. Gezegen sıralamasıy- la ilgili Urdî’nin ortaya attığı tez Meraga’daki meslektaşları için tamamen yeniydi ve bu sebeple bu yeni tertibin onlar arasında ne tür tartışmaları tetiklediğini incelemek, Urdî’nin onlar üzerindeki etkisini ortaya çıkarabilir. Bu tebliğde Meraga’da Urdî’yle birlik- te bulunmuş olan isimlerin kendi eserlerinde gezegenlerin tertibi meselesine dair serdettikleri görüşleri inceleyecek ve Batlamyusçu astronominin reforme edilmesi noktasında Urdî’nin yaptığı etkiye nasıl cevap verdiklerini göstereceğim. Nihayetinde de Urdî’nin or- taya koyduğu başarıyı Şîrâzî’nin kendi hey’et eserlerine eklemleyi- şini izah edeceğim.
Muʾayyad al‐Dīn al‐‘Urḍī’s Impact on Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī Concerning Planetary Order
Taro Mimura
Mu’ayyad Dīn ‘Urḍī (ca. 1200-ca. 1266) is known to have been summoned in the 1250s by Naṣīr al-Dīn al-Ṭūsī (1201-1274) from Damascus to Marāgha for constructing the observatory and have cooperated with scholars at the Marāgha observatory. Before co- ming to Marāgha, he wrote in Damascus Kitāb al-hay’a, where he criticized Ptolemy’s astronomy and proposed new planetary mo- dels. Since he was working at the Marāgha observatory, his critique concerning Ptolemaic astronomy in his Kitāb al-hay’a might have some influence on the Marāgha associates; however, because they never mention the name ‘Urḍī, it is difficult for us to detect ‘Urḍī’s impact on them. Here we must remark that in the Kitāb al-hay’a ‘Urḍī declared a new planetary order, where he put Venus above the Sun, and remarkably, Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī accepted this new order in his hay’a works. Since ‘Urḍī’s thesis on the planetary order was completely new for the Marāgha associates, analysis of how his new planetary order caused discussions among them might reveal his actual impact on them. In this paper, I will analyze the Marāgha associates’ opinions concerning the planetary order in their works, and show how they responded ‘Urḍī’s impact on the reformation of Ptolemaic astronomy, and finally, I will elucidate Shīrāzī’s way of incorporating ‘Urḍī’s achievement into his hay’a works.
Kutbuddin Şîrâzî ’nin Şerhu’l-Muhtasar’ında İctihad ve Taklid
Tuncay Başoğlu
Fahreddin Râzî sonrası şekillendiği haliyle çok yönlü âlim tipinin örneklerinden biri olan Kutbuddin Şîrâzî, ağırlıklı olarak tıp, mate- matik ve astronomi alanında çalışmış olmakla birlikte, fıkıh ve fı- kıh usulü alanlarında da yetkinlik kazanmış, kadılık ve müderrislik görevlerinde bulunmuştur. Fıkıh ve fıkıh usûlü alanlarında bilinen tek eseri, İbnu’l-Hacib’in meşhur el-Muhtasar’ına yazdığı şerhtir. Elimizdeki nüshalardan Şîrâzî’nin bu eseri Sivas’ta müderris ola- rak bulunduğu dönemde yazdığı anlaşılmaktadır. Eser, el-Muhta- sar üzerine yazılan ilk şerhlerden biri, belki de ilki olup sonrasında Îcî’nin meşhur şerhine ve Taftazanî’nin ona yazdığı hâşiyeye kay- naklık etmiştir. Tebliğde Şîrâzî’nin ictihad ve taklid konularındaki görüşleri, Memlük dönemi usûlcülerinin tartışmalarıyla irtibatlı bir şekilde incelenecektir.
Ijtihad and Taqlid in Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī ’s Sharh al-Mukhtasar
Tuncay Başoğlu
Quṭb al-Dīn al-Shīrāzī, one of the polymath scholars coming after Fakhr al-Dīn al-Rāzī, has gained competence in fiqh and usul al- fiqh although he overwhelmingly worked in the fields of medici- ne, mathematics and astronomy. He held, indeed, offices of qadi and mudarris in Anatolia for some years. As far as we know, his only work in fiqh and usul al-fiqh fields is his Sharh on famous al-Mukhtasar of Ibn al-Hajib. The manuscripts of that work show that he wrote it in Sivas while he was mudarris there. Being one of the earliest commentaries on al-Mukhtasar or perhaps the first one, this sharh became an important source of al-Ījī’s famous Sharh al-Mukhtasar and al-Taftāzānī’s Hashiya on it. I will comment on the parts of ijtihad and taqlid of al-Shīrāzī’s sharh comparing his views with his contemporaries from Mamluk region.
Katılımcı Listesi/Participation List
Ahmet Kamil Cihan, Prof. Dr., Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi/Prof., Erciyes University, Faculty of Theology
Ahmet Meydan, Dr. Öğr. Üyesi, Yalova Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi/Ass. Prof. Dr., Yalova University, Faculty of Islamic Sciences
Amir-Mohammad Gamini, Dr. Öğr. Üyesi, Tahran Üniversitesi Bilim Tarihi Enstitüsü/Ass. Prof. Dr., University of Tehran, Institute for the History of Science
Asiye Aykıt, Dr. Öğr. Üyesi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi/Ass. Prof. Dr., Sivas Cumhuriyet University, Faculty of Theology
Azer Abbasov, Doktora Öğrencisi, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi/PhD Candidade, Marmara University, Faculty of Theology
Dursun Ali Aykıt, Prof. Dr., Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi/Prof., Marmara University, Faculty of Theology
Ebubekir Sıddık Yücel, Doç. Dr., Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi/Assoc. Prof. Dr., Sivas Cumhuriyet University, Faculty of Theology
Elif Baga, Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi/Ass. Prof. Dr,, Istanbul Medeniyet University, Faculty of Arts and Humanities
Eşref Altaş, Doç. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi/Assoc. Prof. Dr., Istanbul Medeniyet University, Faculty of Arts and Humanities
F. Jamil Ragep, Prof. Dr., McGill Üniversitesi/Prof., McGill University
Fateme Savadi, Dr., McGill Üniversitesi/Dr., McGill University Hanif Ghalandari, Dr. Öğr. Üyesi, Tahran Üniversitesi Bilim Tarihi Enstitüsü/Ass. Prof. Dr., University of Tehran, Institute for the History of Science
Harun Kuşlu, Doç. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi/Assoc. Prof. Dr., Istanbul Medeniyet University, Faculty of Arts and Humanities
Hasan Umut, Dr., McGill Üniversitesi/ Dr., McGill University İbrahim Halil Ayten, Yüksek Lisans Öğrencisi, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi/MA Student, Marmara University, Faculty of Theology
İhsan Fazlıoğlu, Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi/Prof., Istanbul Medeniyet University, Faculty of Arts and Humanities
Judith Pfeiffer, Prof. Dr., Bonn Üniversitesi Doğu ve Asya Araştırmaları Enstitüsü/Prof., University of Bonn, Institute of Oriental and Asian Studies
Kadir Özköse, Prof. Dr., Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi/Prof., Sivas Cumhuriyet University, Faculty of Theology
Kübra Şenel, Öğr. Gör., İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi/Ass. Prof. Dr., Istanbul 29 Mayıs University
Mustakim Arıcı, Doç. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi/Assoc. Prof. Dr., Istanbul Medeniyet University, Faculty of Arts and Humanities
Naohide Yaguchi, Dr., Tokyo Üniversitesi/Dr., The University of Tokyo
Ömer Aslan, Prof. Dr., Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi/Prof., Sivas Cumhuriyet University, Faculty of Theology
Ömer Faruk Yavuz, Prof. Dr., Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi/Prof., Sivas Cumhuriyet University, Faculty of Theology
Resul Ertuğrul, Dr. Öğr. Üyesi, Bayburt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi/Ass. Prof. Dr., Bayburt University, Faculty of Theology
Sajjad Nikfahm-Khubravan, Dr., McGill Üniversitesi/Dr., McGill University
Sally P. Ragep, Dr., McGill Üniversitesi/Dr., McGill University
Sema Dinç, Öğr. Gör., Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi/Ass. Prof. Dr, Hitit University, Faculty of Theology
Sena Aydın, Arş. Gör., İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi/Res. Asst, Istanbul Medeniyet University, Faculty of Arts and Humanities
Sümeyye Parıldar, Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi/Ass. Prof. Dr,, Istanbul University, Faculty of Theology
Şükran Fazlıoğlu, Prof. Dr., Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi/Prof., Marmara University, Faculty of Theology
Taro Mimura, Doç. Dr., Tokyo Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü/ Assoc. Prof. Dr., The University of Tokyo, Graduate School of Arts and Sciences
Tuncay Başoğlu, Doç. Dr., İSAM/ Assoc. Prof, ISAM
Ünal Kılıç, Prof. Dr., Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi/Prof., Sivas Cumhuriyet University, Faculty of Theology
Yusuf Doğan, Prof. Dr., Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi/Prof., Sivas Cumhuriyet University, Faculty of Theology
Zehra Bilgin, Dr. Öğr. Üyesi, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi/Ass. Prof. Dr., Fatih Sultan Mehmet Vakıf University, Faculty of Arts and Humanities